Gelibolu yarımadasında 57. Alay için yapılan temsili şehitlikte, bu Alay bünyesinde şehit düşen bazı kahraman askerlerimizin baba adları ve isimleri işte böyle yer almaktadır:
Onlar bu ülkeye körpe canlarını vererek fedakârlığın en büyüğünü yaptılar ve başkaca hiçbir söze hacet bırakmadılar. Onları rahmet ve minnet duygularıyla yâd ediyoruz.
Tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Söz, hazır Gelibolu'dan açılmışken; çocukluğu orada geçmiş ve şu hayatta tanıdığım en değerli ve bilgi deryası kişilerden biri olan, hakiki murakıp Yalçın KARAGÖZ üstadın, 'Çanakkale Destanı'nın 100. yıldönümü vesileyle bizimle yazılı olarak paylaştığı birkaç anekdotu burada sunmayı görev addediyorum:
"Savaşın en çetin geçtiği ve bizzat Mustafa Kemal’in komuta ettiği muharebeler; 8 ilâ 12 Ağustos 1915 tarihleridir. Boğazı ve Saroz’u gören 261 rakımlı tepenin ele geçirilmesi için, taarruz başlatan karşı kuvvetler, birkaç defa tepeyi alırlar ve fakat karşı saldırılar ile kaybederler.
Gelibolu 57. Alay Şehitliği |
Atatürk'ün Gözetleme Yeri |
Kemik parçaları toplanır, Kilitbahir’de bir toplu mezara
konur ve kaşıklar mezarın üzerine saplanır. Cumhuriyet döneminde gel git, bu
mezar halkın uydurmasıyla; “Kaşıkçı Baba-Dede” diye anılır.
Bir de halkın inancı vardır; geç konuşan çocuklar için,
bu mezardan bir kaşık alırlar, çocuğa onunla yemek yedirirler, çocuğun dili
çözülür, ana-baba yeni bir kaşık götürür, mezara saplar. Benim
çocukluğumda mezar, kaşıktan geçilmezdi ama şimdi çok azalmış.
Ne 18 Mart, ne Anzak kuvvetlerinin çıkarmayı başlattığı 25
nisan Gelibolu Savaşlarının özgün tarihleri değildir. Özgün tarih olacaksa 12
Ağustos olmalıdır.261 Rakımlı Tepe |
Tabyalara yerleşik sabit toplar bizim için verimli değildir.
Tabyalar düşman gemileri tarafından teker teker avlanır. Buna mukabil, seyyar sahra topları çok iş görür. Sorun menzillerinin yetersiz olmasıdır.
Bizimkiler atışa başladıklarında, üç beş atıştan sonra topun yerini
değiştirirler. Düşman armadası ise isabetsizdir. Çünkü; deniz dalgaları
nedeniyle, top nişanları sürekli bir aşağı bir yukarı iner çıkar.
İngilizler, Ekim 1915’ten itibaren kısmi ricat başlatır.
Aralık 1915’te tamamen çekilir. Ekim-Kasım Ayında çok büyük bir talihsizlik
olur; aşırı yağış, Gelibolu yarımadasında sel vakıası. Siper ve lağımlardaki
bir çok askerimiz, su baskını sonucu boğulur. Düşman, can kaybı yaşamaksızın
ricat ettiği halde, geri çekilme bizler tarafından algılanmasın diye, mühimmatı
geride bırakır, başlarına mankenler dikerek. Düşmandan ele geçen bu
mühimmat 1922’de Türk Ordusu tarafından kullanılacaktır.
6) Savaşın yaz döneminde en büyük kıyıcısı dizanteri salgını.
Bunu engelleyebilecek hiçbir şey yok. Erata dağıtılan bir adet limon ve
keneflere dökülecek bir teneke kireçten başka.
9) Savaşta Türklerin “Ganimet Taburları” vardır. Düşmandan
elde edilen teçhizat ve sair malzemeler ve ayrıca esirlerin alınması, korunması
bu taburların vazifesidir. Bu ganimet taburlarının savaşta ele geçirdikleri
malzemelerin ayrıntısı yine bu gün Genelkurmay arşivlerinde mevcut. Fakat
nedense pek bahsedilmez. O kadar ayrıntı vardır ki;üniforma düğmeleri, ağır
toplar, makineli tüfekler, keresteler, sıhhiye malzemeleri, matara, dürbün,
deri çanta, pergel takımı, dolma kalem ilâ nihaye…
Bu savaşın bizim açımızdan hatırlanması ve önemsenmesi, ancak
komik ve garip sayılabilecek savaştan enstantanelerin anlatılmasıyla sağlanır.
Siperler (Conk Bayırı) |
I. Dünya Savaşında İttihat ve Terakki, moral değerlerin
yüksek tutulması için çok büyük bir propaganda faaliyeti güder. Bu faaliyetin
bir sonucu olarak; bir olumluya bin katılır, bir olumsuz ise yok farz edilir.
Günlük matbuatın da bu uğurda kullanılıyor olması nedeniyle de, bugünkü
araştırmacılar, o gün yazılan ve çizileni doğru kabul eder.
Biz, gerçek olan komik ve garip enstantanelerden bir kaçını
hatırlatacağız;
1) Cepheye sevk edilmiş veya gerideki ihtiyât erat ve
zabitanın, üzerinde her hangi bir yazılı belge bulundurulması yasaktır.
Düşmanın karşı istihbarat materyali elde etmesini önlemek maksadıyla. Örneğin;
cephe emri, harita, hatırat, günlük, mektup, resim. Gel gör ki bugün bunlardan
tonlarca var. Bunlar o zamanın ürünleri değil. Sonradan oluşturulmuş.
2) Müttefik kuvvetlerin elinde en geç 1908’de oluşturulmuş,
saha haritaları vardır. 18 Mart öncesi kara harekatlarının birinde, bir üst
teğmen yasağa aykırı olarak üzerinde yeni saha haritalarıyla düşmana esir
düşer. İngilizler 1915 son vaziyetini böylece öğrenirler ve bu haritayı
çoğaltmak için Mısır’a göndeririler. Mısır Masası başında Arabistanlı Lawrence
vardır. Haritanın çoğaltılmasında önceliği Anadolu paftaları üzerine verir.
O’na göre çıkarma Anadolu’da yapılacaktır. Gelibolu yarımadası ise ikinci
önceliğe sahiptir. Kazandığımız anlardan birisi de budur.
3) 25 Nisan gecesi yarımadaya çıkartma yapılacak noktalar
işaret şamandıralarıyla belirlenir. Kıyıdan bunu fark eden yerli balıkçılar,
durumdan askeri makamları haberdar eder ve birkaç şamandıranın da ipini
keserler. Serseri şamandıralar, bugün Anzak Koyu denilen, sert ve dik
yamaçlara sahip alana doğru sürüklenir. Ertesi sabah bu şamandıralar esas
alınarak, Anzak birlikleri, 20 metrelik, dar kumsal şeridine çıkarma yaparlar.
Çanakkale Boğazı'nın Girişi |
4) İngiliz ve Fransızlara ait taht-el bahirler (denizaltı)
Çanakkale boğazını çoktan geçmişlerdir. Marmara’da ikmal yapan, Şirket-i
Hayriye vapurlarını torpillemektedirler. Bir tanesi o kadar ileri gider ki;
Yeşilköy açıklarında keskin nişancılarımız tarafından, tüfek ateşiyle
periskopundan vurulur. Denizaltı teslim olmak zorunda kalır. Günlük İstanbul
basınında da boy boy fotoğrafları yayınlanır. Almanlar hemen bölgeye kendi
denizaltılarını gönderir ve müttefik donanmasından birkaç gemiyi haklarlar.
İngilizler batırılabileceği endişesiyle, en büyük ve en yeni
Queen Elizabeth II. Zırhlısını deniz savaşına sokmak istemezler (1 defa hariç)
Ve gemiyi Midilli arkasında bekletirler. Kommador gemisi olarak.
5) Bu gün olduğu gibi askere mükellef bir karavana tabii ki
çıkmamaktadır. Fakat bu eratın; buğday çorbası, üzüm hoşafı ve yarım tayın ile
beslendiği imajı da doğru değildir. Eratın sızlandığı husus; cephe gerisinden
gelen yemeklerin soğuk olmasıdır. Tabildotun gün gün bütün ayrıntısı
Genelkurmay Harp Tarihi Arşivlerinde var. Eratın tütün hakkı var. Zabitan
biraz daha lüks; kahve hakkı tanınmış.
Gelibolu Yarımadası ve Ege Denizi |
7) Bir de keskin nişancılarımız. Bu snaypırlar başlı başına
konu. Bunlarda pek bahsedilmez. Araziye yayılmış, bağlı oldukları birliklerden bağımsız
ve çoğunlukla sivil dolaşırlar. Bunların ihtiyaç duydukları cephane ve erzak;
yalnızca onların bildikleri alanlara bırakılıyor.
İngilizleri öyle bezdirirler ki; aynalı tüfek icat
etmelerine neden olurlar.
8) Savaşa Fransızlar Senagallileri, (bazı kaynaklarda
Gurmalıların da olduğu söylenir), İngilizler de Hintlileri getirirler. Üstelik
bunların bir çoğu Müslüman. Almanların casusluk yapabilirler diye karşı
çıktıkları ve bir de tamim yayınlattıkları Osmanlı taburlarında ise Rumlar ve
Ermeniler vardır.
Anzak Koyu |
Düşman eratının,
üzerinde kimliği belli zatî malzemelerinin bir kısmı savaş sonrası iade
edilmiştir.
10) Gelibolu milli parkı 1950’den sonra oluşturulur. NATO
için topoğrafya değiştirilir. Dikilen çam ağaçlarıyla, cephe birden
ormanlık araziye dönüşür. O zaman böyle bir arazi yapısı yoktu. Bugün Conk
Bayırı muharebelerinin yürütüldüğü alanlardan, ne Boğazı ne de Saros’u
görebilirsiniz. Mustafa Kemal’in saatinden vurulduğu, bugün Kemal Yeri diye
gösterilen yer, ziyaretçilerin yoldan arabalarıyla kolayca ulaşsınlar diye daha
aşağıya kaydırılır. Esas yer daha kuzeyde ve yukarıdadır."