Barak Ovası, Antep Fıstığı Diyarı, Barakeli, Barak Kültürü, Anılar ve Hikâyeler... Dr. Göksel Tiryaki
28 Mayıs 2022
Güllü Bağ
Barak’ta birden fazla yerde bağı ve bahçesi olanlar, bu arazileri kolayca birbirinde ayırt etmek için farklı muhitteki bu mülkleri değişik isimlerle anarlar. Misal, “Uzun Ok”, “Orta Ok”, “Kısa Ok”, “Küçük Kıraç”, “Büyük Kıraç”, “Zeytinli Bağ”, “Büyük Fıstık”, “Yenice” gibi adlar verirler farklı tarla, bağ ve bahçelerine… Bu isimlerden biri de “Güllü Bağ”dır işte. Bu şekilde sözü edilen bağ veya bahçenin içinde pembe yabani güllerin olduğu ifade edilir veya bir zamanlar orada güllerin olduğu belirtilir. Artık her yanımız antep fıstığı ağacı doldu ama sanki insanlar böylesi incelikleri biraz unuttu. Yabanda güllere rastlamak pek mümkün değil yörede, ne kadar çok olsa da insanlar arpa gibi antep fıstığı fidanı dikmeye devam ediyor dört bir tarafa, hatta aralara bile; iyi mi kötü bu bilmem ama bir şairin dediğin gibi artık insanların ne fazla zamanı ne fazla sabrı ne de fazla tahammülü var çok ince şeylerle ilgilenmeye belki de…
07 Mayıs 2022
Gaziantep ve Lezzet
04 Mayıs 2022
Ağaran
Gaziantep’in merkezi için çok iddialı konuşmak istemem ama taşrasında gerçek Antep baklavası oldum olası lükstü zaten. Hakiki Antep baklavası yöremiz insanı için ancak çok önemli günlerde sayılı şekilde erişilebilen bir şeydi o zamanlar. Bizim için asıl tatlı her daim sütlaç olmuştur mesela. Bir de günü gelince doğal yöresel ürünlerle mutlaka kaynatılan büyük aşure kazanları vardı elbette. Yalnız şimdilerde tuhaf sayılabilecek bir isimle anılan ama bizim “Sulama” dediğimiz ve özellikle yufka ekmek yapımı sonraları krepe benzer ekmeklerin üzerine yağlı pekmez şerbetinin döküldüğü bir tatlımız daha vardı. Evet, baklavanın başkentinin taşrasındaki insanların tatlıları bir zamanlar büyük oranda bu birkaç çeşit lezzetti işte. Özellikle sütlaç tabii ki…
Barak’ın en sevdiğim öztürkçe kelimelerinin başında süt ürünleri anlamına gelen “ağaran” sözcüğü gelir. Geçmişte yörede hemen her evin en azında küçükbaş davarı olduğundan süt ürünlerimiz boldu. Haliyle en tabii yoğurttan, peynire, çökelekten sadeyağa her türlü ağaran çok ve kaliteli olurdu. Yöredeki çoğu kadın ciddi birer süt ürünü satıcısı gibiydi. Haneler için önemli bir ek gelir kaynağıydı aynı zamanda bu süt ürünleri.
Gene o dönem ana besin kaynaklarımızdan biri, gerçi hâlâ da öyle ya, bulgurdu. Onun ötesinde pirinç, her anlamda çok kıymetli ve gözde bir üründü. Yöremizde yetişmediğinden sıklıkla kullanılmazdı. Bazen misafirlere ikram edilir, bazen de sadeyağla yapılan pilavı tek başına bile öğün sayılırdı. Fakat pirincin pilavlar, dolmalar ve sarmalar dışında belki en çok kullanıldığı yer Sütlaç olurdu. Büyük horantaların bu revaçta tatlısı büyük tencerelerde veya odun ateşindeki kara kazanlarda pişirilirdi. O doğal sütün bembeyaz pirinçle buluşması o denli büyük bir lezzet şölenine dönüşürdü ki. Bu kadar az ve basit içeriklerle böylesine leziz bir tadın meydana çıkmasında, sanırım o yağlı ve doğal küçükbaş hayvan sütünün büyük etkisi vardı.
Özellikle bayram arifelerinde evin bir odasına kap kap dökülüp soğumaya bırakılan sütlaçların o güzel görüntüsünü hiç unutmadım doğrusu. Hele bazen odun ateşinin yüksek tesirinden dolayı hafifçe yanmış sütün damakta bıraktığı o eşsiz tadı ise hâlâ çoğu sütlü tatlıda ararım.
24 Kasım 2021
Saklı Kalmış Kahramanlıklar
21 Kasım 2021
Barak Muhabbeti: Tarih, Kültür ve Kitaplar
14 Kasım 2021
Baraklar Sempozyumu
16 Eylül 2021
Barak Cemaati
Osmanlı arşiv belgelerinde Barak ve Baraklar için hem aşiret hem de cemaat tabirleri kullanılıyor. Aşağıda Murat Çelikdemir'in "Osmanlı Döneminde Aşiretlerin Rakka’ya İskânı (1690-1840)" başlıklı doktora tezinden bazı ilgili sayfalar yer alıyor. Bu sayfalarda, Feriz Bey'in oğlu Şahin Bey'in aşiretinin Bozkoyunlu olması, iskân edilen aşiretlerin listesi ve yerleşim bölgeleri, Barakların "Çağırganlı" ile birlikte anılması ve Rakka'ya iskân olunan hane sayısının 300 olması gibi dikkat çekici bazı bilgiler bulunmaktadır.
Öne Çıkan Yayın
Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler
"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...