21 Haziran 2024

Roma ve Rumkale

Anadolu’da kimi Rum deyince Yunan’ı anlıyor hemen. Tamamen ilgisiz demek de zor belki ama Rum, Roma İmparatorluğu’ndan tevarüs ediyor aslında. Rum’dan Roma’yı, belki daha spesifik olarak Doğu Roma’yı anlamak lazım. Esasında antik çağda Yunanlar Helen kültürünü ifade ederken Romalılar Latin kültürüne tekabül ediyor. Misal kullandığımız alfabe Rumi bir esin özünde.

İşte bizim şu anki muhit, Fırat Nehri’nin batı tarafı, Zeugma'sı ile Rumkale'si ile o devasa Roma İmparatorluğu’nun doğu ucu, sınır karakolları bir nevi… Ne demiş Şair, “Bastığın yeri toprak deyip geçme tanı…”

Önemli Bir Not: Bu kadar büyük tatlı su havzasının yanı başındaki böylesine bir mekânın ağaçlandırılmaması ve her daim yeşillendirilmemesi…

17 Haziran 2024

Çördük

İsmiyle müsemma bu bitki yöremizdeki en orijinal ve hoş yabani otlardan biridir. Kokusu ve tadı tamamıyla kendine hastır. Eskiden kurutulup yemeklere baharat olarak da kullanıldığını öğrendim. Tazesinin kökü yenebiliyor. Kaynatılıp suyu da çıkarılıyor. Mide için iyi diyor geleneksel iyileştiricilerimiz. Olayın tıbbi boyutunu bilemem ama kokusu ve tadı gerçekten harika ve farklı…



16 Haziran 2024

Ağıt Yakmak

Çocukluğumun Barak’ında belleğimde en çok yer eden olayların başında cenaze törenleri gelirdi. O zamanlar cenazenin yıkanmasından definine kadar bütün aşama köy ahalisince yerine getirilirdi. Ölü için çoğunlukla ortalık bir yere temiz ve özel bir döşek serilir; mevta suyun ısınmasını, yıkayıcı hocanın köye gelişini bu yatakta beklerdi. Bu bekleme sürecinde köyün yaşlı kadınları cenazenin başına oturur, sıra sıra ağıt yakarlardı. Tamamen doğaçlama olan bu ağıtlar; ya yakanın ezberinden ya da o an ve kişi için özel olarak düzülürdü. Ölü başındaki kadınlar birbiri ardına, birinin bıraktığı yerden bir diğeri başlardı. Bir nevi ölüye hürmet ve kıymet atfetmek gibiydi. Hani bir söz var, mealen, “Düğün evinde oyna, ölü evinde ağla!” şeklinde, bu geleneğin belki de en somut hâliydi bu içli ağıtlar… Aslında sınıfsal ve toplumsal statükoya ilişkin bir yanı da vardı bu ağıtların. Yaşarken varlıklı veya saygın olan birine veyahut genç yaşta ölene yakılan ağıtlar daha bir duygulu ve uzun tutulurdu. Bu gelenek yok olalı çok oldu ama ne zaman böyle ağıtlar duysam aklıma hep o özel olarak hazırlanan cenaze yatakları ve başındaki analar gelir… Teyzemiz Bir Elbeyli Türkmeni…

27 Haziran 2023

Miryağ

Koyunların oldum olası yeri ayrıdır nezdimde. O uysal ve cana yakın yanları bambaşkadır; muhteşem bir varlık başlı başına… Artık pek davar yok Barak köylerinde, eskiden her köyün sürüleri olurdu. Sürülerin içinde çobanın peşi sıra diğer koyunları yönlendiren bir koyun olurdu; ta kuzuluğundan belli olurmuş bu koyun… Anamdan duydum: “Ne o, Miryaa kuzu kimi (gibi) peşingden düşmiy” dedi birine…

Miryağ koyun kuzuyken anasının yanından hiç ayrılmazmış, büyüyünce de çobanın peşini bırakmaz; sürüyü kolaylıkla yönlendirmesine yardımcı olurmuş… Diğer koyunlar “Miryaa”nın arkasına düşer sıralanırmış…

Bu da susuzluğun sesi işte; 37 derecede…

28 Mayıs 2022

Güllü Bağ

Bana göre en güzel çiçeklerden biri pembe yaban gülüdür. Belki de en güzel kokulu çiçektir. Kıraç ve susuz topraklara bile dayanır; dikenleri haşindir ama buram buram kokusu eşsizdir. Dedem eskiden üzüm bağlarına ve fıstık bahçelerine özellikle diktirirmiş bu yaban güllerinden. Bunların bazılarını ben de gördüm ve hatta onlardan gül koparmışlığım dahi var. Dedemin büyük ağabeylerinden biri de çok meraklıymış güllere köyde, o meşhur bahçesi hâlâ anlatılır. Çocukluğumda köyde Mithat Emmi vardı mesela, o da çiçek ve güllere çok ilgiliydi, evinin önünde rengarenk çiçek saksıları olurdu rahmetlinin, itinayla bakardı onlara.

Barak’ta birden fazla yerde bağı ve bahçesi olanlar, bu arazileri kolayca birbirinde ayırt etmek için farklı muhitteki bu mülkleri değişik isimlerle anarlar. Misal, “Uzun Ok”, “Orta Ok”, “Kısa Ok”, “Küçük Kıraç”, “Büyük Kıraç”, “Zeytinli Bağ”, “Büyük Fıstık”, “Yenice” gibi adlar verirler farklı tarla, bağ ve bahçelerine… Bu isimlerden biri de “Güllü Bağ”dır işte. Bu şekilde sözü edilen bağ veya bahçenin içinde pembe yabani güllerin olduğu ifade edilir veya bir zamanlar orada güllerin olduğu belirtilir. Artık her yanımız antep fıstığı ağacı doldu ama sanki insanlar böylesi incelikleri biraz unuttu. Yabanda güllere rastlamak pek mümkün değil yörede, ne kadar çok olsa da insanlar arpa gibi antep fıstığı fidanı dikmeye devam ediyor dört bir tarafa, hatta aralara bile; iyi mi kötü bu bilmem ama bir şairin dediğin gibi artık insanların ne fazla zamanı ne fazla sabrı ne de fazla tahammülü var çok ince şeylerle ilgilenmeye belki de…

07 Mayıs 2022

Gaziantep ve Lezzet

İnsanlar, genelde lezzeti pahalı ve lüks malzemelerde, menülerde ve mekânlarda arama eğilimindedir. Özellikle günümüzde şov ve gösteriş çoğu şeyin önüne geçmiş durumda maalesef. Oysa bana göre, Gazi şehrimizin en büyük farkı eldekilerle en basitinden lezzeti yakalamaktır. Misal, ciğer kebaplarından arta kalan sakatat parçalarından kavurma gibi eşsiz bir lezzeti elde etmek, Allah’ın nohutundan leziz bir dürüm çıkarmak veya basitçe bir yufkadan hızlıca katmer gibi bir şaheseri meydana getirmek; işte bütün bunlar görece sıradan ve kolay malzemeler ile en lezzetliyi yakalama hüneridir. Antep ustalarının asıl kabiliyeti ve mutfağının güzelliği budur bence…

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...