02 Ekim 2015

Okumak, Çalışmak ve Sorun Çözmek

Sözüm daha çok öğrenci kardeşlerime. İşi gücü olanlara bir şey demek haddimiz değil zaten ama okumalarına da bir mani yok hani...

Evet, test tekniği iyi bir meziyet. Hele ki günümüzde, test biçimindeki sınavların insan hayatındaki belirleyiciliği düşünüldüğünde, daha da önem kazanıyor bu kabiliyet. Fikrimi açıkça söyleyeyim, ben karşı değilim test sınavlara. Mevcut koşullarda, milyonlarca öğrenci arasında, her yıl en fazla yaklaşık 20 bin kişilik kaliteli üniversite kontenjanının, daha adilane başka türlü belirlenebileceğine inanmıyorum.

Yalnız, sınav odaklı şekilde test tekniğine yoğunlaşan eğitim sistemi ve teknolojinin kolaylık getiren uygulamaları, öğrencileri ‘genel okuma’dan uzaklaştırdığını müşahede ediyorum bazen. Aslında ülkemizde okuma genel bir sorun olabilir ama öğrenciler açısından bu daha büyük bir sorun bence.

TÜİK verilerine göre, ülkemizde insanların ortalama 75 yıl civarı ömrü varmış. Tüm insanları ve insanlığın tarihini düşününce ne önemi var ki bu sürenin? İşte kitaplar, tüm insanlığın o ortak tarihi bilgi ve tecrübe havuzundan gelerek, insana, bildiği şeylerin hiç hesaba katmadığı boyutlarını, hiç bilmediği ve belki bilemeyeceği, hiç yaşamadığı ve belki yaşayamayacağı bilgi ve deneyimleri hazır biçimde sunar. Büyük bir nimettir aslında bu. Bambaşka bakış açılarını, hiç düşünmediği noktaları ve belki de hayal dahi edemeyeceği boyutları insanın zihnine getirir. Ufkunu açar, dimağını genişletir, analiz kabiliyeti verir ve analitik düşünebilme yeteneğini artırır. Kısacası, kafayı çalıştırır okumak.

Kastım ders kitapları değil, onları zaten okumak gerek dersleri geçmek için. Asıl katkı sunacak olan diğer kitaplardır. Herhangi bir tür, konu veya yazar bile belirtmeye gerek yok. Okumak öyle bir şey ki, içine girdikçe, yetkinleştikçe uzmanlaşır insan. Mühim olan bir yerden başlamak. Bir süre sonra, neye ilgi duyduğunu, neyi beğendiğini, insan tamamıyla kendi belirleyebilir. Aslolan okumayı bir alışkanlık haline getirebilmektir. Bunu kazanmaya bakmak lazım. Bu konuda insanın kendine hedef koyması iyi bir hareket noktası olabilir. ‘Yılda en az şu kadar kitap okuyacağım’ veya ‘günde en az şu kadar sayfa okuyacağım’ diye başlangıçta, insan kendine hedef koyabilir. Göreceksiniz işe yarayacak, zamanla okumanın alışkanlık haline geldiğini göreceksiniz.
Anamın Köydeki çiçeklerinden...

Hiç unutmam, yazları, 'Kanatlı' bizi bağ-bostan beklemeye gönderirdi, çocuk ve öğrenciyken. Benim yabana giderken bir hedefim de, en az elli sayfa okumaktı, misal. Bu okuma bitene kadar, zaten aradan birkaç saat geçer, biz de ‘bekleme’ işini halletmiş olurduk, pratik faydasını da gördük yani!

Bu neden önemli, çünkü ileriki yaşlarda ve iş hayatında, bence özellikle öğrencilik döneminde yeterince okumayanlar, çalışma disiplini ve sorun çözme konusunda tökezliyorlar. Her şey bir test sorusu kadar basit olmalı sanki. Her şey bir bilgisayar tuşuna dokununca çözülmeli, cep telefonuna indirilecek bir uygulama adeta tüm meseleleri halletmeli. Maalesef yok böyle bir dünya!

Üretmek ve sorun çözmek için dirsek çürütmek gerekiyor. İlave olarak, iyi bir analiz kabiliyeti ve analitik düşünme becerisi de lazım. Ve bu da, öyle hemen kazanılmıyor ne yazık ki, yıllarca edinilecek bilgilerle, kendinizin veya başkalarının tecrübelerinden öğrenilerek içselleştiriliyor. Bunun en kısa yolu da, okumaktan geçiyor. Bu arada, unutmayalım, “İkra!” şeklindeki o ilk ilahi emrin “Oku!” manasına gelmesinin de bir anlamı olmalı…

Ha, tüm bunlar, ‘hayatta başarılı olmayı garanti eder mi?’, bilmiyorum ama işe yarayacaktır bir gün, emin olun. Bir de, hayat kısa ama uzun bir maraton gibidir de, neticeye bakmak lazım…

Son not: Akıl vermek, sorun çözmek demek değildir. Sorun çözmek, müdahil olmayı gerektirir.

Akıl verme, sorun çöz!

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...