Misal, 'Ayakkabı 'Çütlemek' (Eşleştirmek)' diye bir gelenek vardır. Barak odasına konuk gelenlerin ayakkabıları, içerisi yoğun olduğu ve kapı eşiğinde çıkarılan ayakkabılar karışabileceği için onlar daha çıkmadan oda sahibinin en kıdemsiz hane fertleri tarafından itinayla eşleştirilip yan yana dizilir. 'Çütlemek' derler buna. Bir nevi misafire hürmet göstergesi ve oda sahibinin genç hane halkının oda ananelerini belleyip özümsemesine vesile sayılır bu ayakkabı dizimi.
Yine 'Ortut (Küçük Dal) Toplamak' önemli bir ihtiyaçtı bir zamanlar Barakeli'nde. Ortut, sadece üzüm bağlarının ince dallarına denilmezdi bizim yörede. Hemen hemen tüm küçük dal parçalarına ortut denilirdi sanki. Bilhassa küçük antep fıstığı dallarına. Güz sonu ve kış başı budanmış fıstık bahçelerindeki küçük büyük dalların toplanıp köye taşınması gerekirdi. Zira kışın en önemli yakacak ihtiyacı bu şekilde karşılanıyordu. Hâlâ Barak’ta türlü amaçlar için bu fıstık odunları çok kullanılır. Kaliteli bir közü vardır zaten. Eskiden Barak odalarının hemen hepsinin bir köşesinde ‘mangal yeri’, ‘ocak’ veya ‘paca’ denen boşluklar vardı. Şimdi ‘şömine’ denmeye başladı. İşte o ortutlar en önemli yakacak malzemesiydi Barak odaları için de.
İnsanın ne denli sosyal ve iletişime açık bir varlık olduğunun iyi bir göstergesiydi Barak’ın sohbet meclisleri. Eğlence ve keyif namına pek fazla seçeneği olmayan taşra insanın can simidiydi bilhassa
Hüfney (Hanifi) Mahmut'un Odası |
Hüfney (Hanifi) Mehmet'in Odası |
Köyde bir ağalık, kimileri buna adamlık derdi, iddiası olan birinin mutlaka müstakil bir odası olmalıydı. Odanın ilk giriş kısmında yer alan şömine veya yanındaki gaz ocağında her daim çayın ve kahvenin hazır olması gerekirdi. Odanın temizlik ve düzeni önemliydi. Giriş kısmında, genelde ayakkabı ile girilir ve sandalye veya kürsülerde oturulurdu. Ancak daha büyük olan iç oda tabanı
Hüfney (Hanifi) Süleyman'ın Odası |
'Kanatlı'nın Odası
|
Garıp isimli hikâye kitabımızdaki 'Azap Gadır' adlı öyküden alıntıdır:
"... O zamanlar kâğıt ve plastik ambalaj bugünkü kadar yaygın değildi. Lokum ve ceviz sucuğu gibi bazı hazır yiyecekler küçük ahşap sandıklarda olurdu. Şehre gitmek, para sahibi olmak ve şehirden bir şeyler alıp gelmek başlı başına bir olaydı. Bu nedenle, kıymetli şeyleri saklamak için genelde hane reisinin odasında kerpiç duvara gömülü ve kilitli küçük bir dolabı bulunurdu. İşte mâhmil buydu. Hane reisinin değerli eşyalarını muhafaza ettiği bu dolabın, evin 'icyen'leri (çocuklar) için çok daha başka bir anlamı ve önemi vardı. Gerçi şartlar, hane sahibinin bonkörlüğüne ve boğazına ne kadar düşkün olup olmadığına göre değişirdi, ama genelde bu kilitli dolaplarda kuruyemişinden kuru baklavasına, şekerinden lokumuna kadar türlü yemişler de olurdu. Özellikle küçük ahşap sandıklarda olan lokumlar en vazgeçilmezlerden biriydi, işte o çorak bozkırın yoksunluk koşullarında, bu ahşap kutuların kıymetini varın siz hesap edin o çocuklar açısından ..."
Bu arada, yine Cahit Tanyol'un konumuzla ilgili bir makalesinden alınmış ve 'Barak Odası'na ilişkin ilginç bilgiler içeren iki sayfa aşağıdadır. Barak Odası neden mekteptir? Barak'ta yiğit ve cömert kime denir? "Odasına gidilmez onun yorum!" ne demektir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder