Garıp, Bir Zamanların Barak Ovası Hikâyeleri isimli kitabımızdaki "Irza" öyküsünden alıntıdır:
“Barak’ta zurna, en temel eğlence enstrümanıdır. Ancak Barak için yanık zurna sesi bir eğlencenin çok ötesinde, içten ve derin bir çığlığa dönüşür çoğu zaman. Onlarca farklı makamdaki içli ezgiler, âdeta geçmişin bütün hüzün ve ıstıraplarını zurnanın o tiz sesiyle dile getirir ve muhatabının yüreğine ve ruhunun en ücra köşelerine kadar işler. İşte bu anlarda, zurna bir eğlence aleti olmaktan ziyade geçmişle bugünün arasına bir hüzün köprüsü kuran gizemli bir çalgıya dönüşür. Eski zamanın ve duyguların bir anlamda yeni kuşağa aktarılmasına vesile olur. Barak’ta eskiden beri, zurna ve ayrılmaz parçası davul olmadan ne nişan ne de düğün olurdu. Zurnanın davuldan farkı illa törensel bir etkinlik gerektirmemesiydi. Barak’ta davul olur olmaz çaldırılmazdı. Mutlaka sünnet, askere gidiş ve evlilik gibi çok önemli bir günde getirtilirdi. Neticede davulun sesi komşu köylere kadar gidebildiğinden, etraftaki insanlara habersiz davul çaldırmak biraz tuhaf karşılanabilirdi. Lâkin zurna öyle değildi işte. O da güçlü bir çalgı aletiydi, ama davul kadar bir seremonisi yoktu. İstenilen hemen her yer ve ortamda çaldırılabilirdi.”
Garıp, Bir Zamanların Barak Ovası Hikâyeleri isimli kitabımızdaki "Garıp" öyküsünden alıntıdır:
Abdallarımıza çok saygı duyuyorum. Özellikle mesleğini ve sanatını büyük bir tutkuyla icra edenlerine. Barak kültürü bugünlere kadar taşındıysa bunda şüphesiz en büyük pay abdallara aittir, elbette başta da pirleri Dedemoğlu’na. Yaşam biçimi, hayata bakışı, giyimi, yemeği, düzeni, cemaati, toprağı ve ona yaklaşımı, tarzı ve tavrıyla farklıdır Barak. Öte yandan bazılarının anladığı ve kimilerinin de bilerek veya bilmeyerek öyle sunduğu üzere, Barak kültürünün sadece davul zurnaya indirgenmesi bence doğru da değil. Hele ki hiçbir estetik kaygı taşımayan, izbe köşelerde, tuhaf ortamlarda, yiyecek ve içecek artık ve bulaşıkları eşliğinde çekilen görüntülerin yaygınlığı büyük haksızlık. Bu türküler, belki yüzlerce yıl sürmüş göçlerin, hasretlerin, acıların, ıstırapların ve ağır dertlerin birer yansıması gibidir. Herkesin hayatına ve tarzına saygım var. Fakat Barak türkülerini yalnızca belirli ortamların katığıymış gibi sunmak en çok bu derin ve içli türkülere karşı yanlış olur. Biraz estetik ve zarafet (incelik) Barak’ı daha iyi noktalara taşır, daha geniş kitlelere ulaştırır. Bu inceliğin Barak ezgi ve türkülerinden de esirgenmemesi dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder