15 Ekim 2019

Güzün Ucunda...

Güzün Ucunda...

Küçük bir köy mezarlığında,
Unutulan ölülerin sessizliği eşliğinde,
Ufacık bir kuşun şarkısı çınlar iştiyakla
Kâh kuytu bir mezar taşında,
Kâh saklanmış dut yaprakları arasında…
Susuz kuşlar üşüşür habire,
Gidenlere adanmış o ağaçların sularına...
Sonra bozkırın kesif sessizliği uzanır
Boylu boyuna Barak Ovası’nın engebeli enginliğine,
Fıstıklar kırılmış, bağlar toplanmıştır çoktan
Kuşların cıvıldadığı dallarda,
Güzün ucudur artık…
Geçip giden zamana nişane...
Geçen yalnızca mevsimler mi ki;
Asıl insanlar geçer mevsimlerden çok…

Dr. Göksel Tiryaki, 11.09.2019, Karkamış, Gaziantep.

07 Ekim 2019

"Sehlik" ve "Kirrik"

Evet Ana, ettik gene bir şey işte... 🙂

Görüntüler 2004 Kasım'ından, o nedenle aşağıda sözünü ettiğimiz ne o eski kerpiç ahır, ne "âkere", ne de "Kirrik Geçi" var burada...

Keçiler çok ilginç hayvanlardır. Bir zamanlar koyunlarla birlikte keçi beslerdik köyde. Çünkü bir köy evi için her açıdan birbirini tamamlayan hayvanlardır koyun ile keçi. Oysa yaratılış icabı koyunlardan o kadar farklıdır ki keçiler. Koyun, ne kadar halim selim bir canlıysa keçi o kadar hareketli, başına buyruk, "durumsuz"dur. Hele bazı yeni yetmeleri olurdu ki yer yurt zapt etmezdi onları; mesela hiçbir koyunun bizimkilerin "âkere" dediği ince uzun ve yerden hafif yüksek ahşap veya "marbıl" denilen kesilmiş varilden yapılma yemliklere çıktığını hatırlamıyorum. Fakat bir kısım keçiler, özellikle saman ve arpadan oluşan yemlerinin yeni konulduğu zamanlar, hışımla saldırdıkları bu "âkare"lerin ve "marbıl"ların hemen üzerine çıkarlardı. Bazı daha diri keçiler ise bir yandan yan yana birbirini itekleyerek samanla arpalarını zar zor yemeye çalışan zavallı uysal koyunların başları önündeki yemleri ayaklarıyla eşelerken bir yandan da sanki çalışan bir elektrik süpürgesi hortumu gibi samanların üzerine serpiştirilmiş arpa tanelerini aceleyle işleyen ağızlarıyla yutarlardı sanki. Bunu gören Anam kimi zaman:

-"Biyy, Allah canıyzı almıya sizing sehlik (güçsüz, saftirik...) koyunlar, şu kirrik (ufak tefek ama delişmen) geçiler size arpa bırakmıy daha..." der, samanın içindeki arpaları hızla seçip koyunlara yalnızca kuru saman bırakan cingöz keçileri kendince ürkütmeye ve kovalamaya girişirdi. Yanılmıyorsam, önlem olarak önce samanla arpayı iyice karıştırmayı denedi. Baktı bu da işe yaramıyor, bu sefer keçilere derme çatma ayrı bir yer ayarlamıştı. Böylece koyunlarla keçilerin ayrı "âkare"lerden yemlenmesini sağlamış oldu. Yine de bu "Kirrik Geçiler", bazen önlerine konulan basit engelleri zıplayıp aşarak koyunların tarafına dalar, eski alışkanlıklarına aynen devam ederdi.

Velhasıl, Ananım, cılız ama en delişmen "çebiş"lerimiz (Genç Keçi) için kullandığı bu "Kirrik" nitelemesi hep hoşuma gitmiştir. Aslında "kirrik" olan yalnız keçiler mi; ondan da emin değilim ya! Kimi zaman, bizim "Kirrik Geçi"leri andıran harekette bulunan ve "uyanık geçinen" insanlarla karşılaştığımda, şöyle bir durur, çaktırmadan o kişi veya kişileri süzmeye çalışırım tıpkı zamanında o keçilere baktığım gibi; "Acaba ne yaptıklarının bilincinde veya farkındalar mı?" diye. Aslında bunu dışarıdan anlamak pek kolay değil, sanırım çok önemi de yok bunun. Sadece her ne yapıyorlarsa bunu gayet "umursamaz" ve "rahat" bir tavır sergileyerek yapmaları dahi sanki yetiyor muhataplarına. Bazen "sehlik koyun" gibi hissedilse bile neticede insan olmak zor, insan kalabilmekse daha büyük bir başarı sanırım.

11 Eylül 2019

Barak ve Baraklar Hakkındaki Bazı Orijinal Osmanlı Belgeleri

Devlet Arşivleri Başkanlığı'nın internet üzerinden sunduğu belge sorgulama hizmetinden daha önce bahsetmiştim. Epeydir girmemiştim siteye, tekrar girdim ve daha önce yine oradan haberdar olduğum bazı evrakların orijinal kopyalarını da siteye yerleştirdiklerini gördüm. Ayrıca yeni birkaç belge daha dikkatimi çekti. İşte Baraklar'a ve Barak'a dair bazı orijinal Osmanlı arşiv belgeleri ve içerikleri...
Barakların Miladi 1735'te Sivas'taki yaylakları kullandığına
 dair bir belge.
Barakların, Miladi 1809 yılında Rakka civarında
olduklarına dair bir belge.
Barakların, Miladi 1817 yılında hâlâ Rakka civarında
olduklarına dair bir belge.
Malatya'daki Baraklara ilişkin Miladi
 1782 tarihli bir belge.
Kasım Ağa'nın Barak Nahiye (Karkamış)
Müdürü atanması, Miladi 1852 tarihli.
Barak Nahiyesi'ni (Karkamış) Gaziantep'e
bağlı gösteren belge, Miladi 1865 tarihli. 
Kasım Ağa'nın Barak Nahiye (Karkamış)
Müdürü atanma onayı, Miladi 1852 tarihli.
Ayrıca Barak Nahiyesi Urfa'ya bağlı
görülüyor.
Barak Nahiyesi'ni (Karkamış) Birecik'e
bağlı gösteren belge, Miladi 1905 tarihli.

31 Ağustos 2019

Barak Ovası'ndan Merhaba, Gaziantep'den Selamlar...


1990'dan beri hemen her yaz köye giderim. Ondan önceki yaşamım zaten neredeyse bütünüyle köyde geçti. 20 yıldır İstanbulluyum, hemen her yıl yıllık iznimin büyük bölümü yine köyümde geçer. Kısacası 30 yıldır fotoğraf ve video çekiyor, fırsat buldukça yazıyorum. Fena bir arşiv oluşmadı neticede, bir kısmını görüyorsunuz işte. Bunları ne için yazdım şimdi; hiçbir şey kolay olmuyor, elde edilemiyor da ondan. Pek kimsenin umurunda olmayabilir ama bu fotoğrafların, videoların, kitapların ve yazıların arkasında 30 yıllık bir çaba, birikim ve emek var. Arada kaynamasın, tüm bunların nasıl olup ortaya çıktığını bilmeyenler duysun ve öğrensin diye yazıyorum. Mesele cep telefonu kamerasıyla harcıâlem video çekmek değil, mevzu o kadar basit değil yani... Dr. Göksel Tiryaki


Peki, tüm o Barak ezgileri videolarını nasıl çektik; işte böyle... :)

29 Ağustos 2019

Eski Köy İsimleri, Bir Harita ve Barak Ovası

Kitaplarımız burada herkese açık...
İlk kez 2004 yılında Trabzon'a gittiğimde, Atatürk Köşkü'nde dikkatimi çekmişti. Atatürk'ün oradan Dersim Harekâtı'nı yönettiği harita diye sergileniyordu. Üzerinde Gazi'nin, sanırım kurşun kalemle işaretlediği çizimleri görülüyordu. Kocaman bir haritaydı. O zaman daha Hatay Türkiye'ye katılmamış ama bütün Türkiye neredeyse köy köy çizilip yazılmıştı bu büyük haritaya. Hâliyle hemen Barak Ovası dikkatimi çekmişti, baktım, bizim köylerin eski adlarını da öylece yazılmış görünce heyecanlanmış, hemen fotoğraf makinesine sarılmıştım. Fakat o zaman dijital fotoğraf makinem yoktu, filmli eski bir makine vardı elimde. Sonradan tap edilip hiç fotoğraf çıkmayınca hayıflanmış ve üzülmüştüm. Akabinde öylece akıp gitti zaman, unutmuştum mevzuyu. Bir akrabamın, Fikret Tiryaki'nin yolu da oraya düşmüş yenice, o da bizim taraflara dikkat kesilmiş ve bölgemizin fotoğrafını çekmiş o büyük haritadan. Sağ olsun, fotoğraflar onun ve bana yayınlamam için gönderdi.
Barak Ovası Eski Köy İsimleri Haritası
(Fotoğraf: Fikret Tiryaki)
Barak Ovası Eski Köy İsimleri Haritası
(Fotoğraf: Fikret Tiryaki)
Ortadan geçen kalınca siyah beyaz çizgi zamanındaki Bağdat Demiryolu ve Türkiye-Suriye sınırı, lütfen sınırın aşağı, Suriye tarafındaki köy isimlerine bakar mısınız; isimler neredeyse Türkiye tarafındakilerden daha Türkçe ta 1930'lu yıllarda... Suriye'de kalmış ve adı Öküzöldüren ve Eşekçi diye köyler var mesela...

Köy isimlerinde, yerel ağızda bildiğimizden bazı farklı telaffuzlara yer verilmesine ve bir kısım köylerin yer almamasına rağmen yine de çok iyi ve başarılı bir çalışma ve tarihi belge olmuş bence.

İşte Barak Ovası'nın eski köy isimleri, hem de zamanının en resmi bir haritasında...

Ayrıca aşağıda, ABD Kongre Kütaphanesi'nde bulunan ve Richard Kiepert tarafından 1908 tarihinde hazırlandığı anlaşılan bir Halep Vilayeti haritasında da bazı eski Barak köy isimleri yer almaktadır:
Barak Ovası Eski Köy İsimleri
Barak Ovası Eski Köy İsimleri

08 Ağustos 2019

Gönlün Kuşu

Gönlün Kuşu

Ürkek bir kuştur gönül
Konmaya kıyamayan
Gitmeye dayanamayan
Dolanıp duran, kararsız
Delişmen ama susuz....

Dr. Göksel Tiryaki
08.08.2019, Karkamış, Gaziantep

Gönlün Yakarışı

Hiç mahzun olma, 
Yıkılma, sızlanma... 
Asla tek değilsin, 
Ruhunda yankılanan o mahcup iç ses, 
Gönlünün içten yakarışının terennümünden başka ne olabilir? 
Bir duyan olmasa, ne diye şakısın ki öyle derinlerde... 
Gariplerin öksüz gönlündedir arşa sığmayan O kudretin tezahürü... 

Dr. Göksel Tiryaki, 27.05.2019, İstanbul.

04 Ağustos 2019

Gaziantep ve Salça

Anamın Salçası, Tarladan Dama, Güneşin Olgunlaştırdığı Bir Lezzet İksiri...
Belki içinde olmayanlar için Gaziantep mutfağı deyince, hemen baklava, lahmacun ve kebap akla geliyordur. Oysa bizim memleketin mutfağı salça üzerine kuruludur. Yalnız başına ekmeğe katık da olur, hemen her şeye de katılır, belki yakında tatlısını bile yaparlar! Genelde biber salçası sevilir ve bilinir, domates salçası daha az bilinir ve yapılır.

Anam, benim tanıdığım en iyi salça ustasıdır, olabilecek her şeyin salçasını yapar neredeyse. Bu yıl tarlaya ektikleri domates bereketli olmuş, fazla domatesleri salça yapıyor yine. Salçaları pay ettiği en az on ev var, hepsinin salçasını hâlâ kendi yapıyor tüm sevgisini içine katarak. Artık ta küçüklükten itibaren bu salçaları tükettiğimiz için midir, bilmiyorum, tarlada yetişmiş ürünlerin suyu çıkarılarak hafif bir kaynatılıp Güneşte kurutulmasıyla elde edilen bu salçalar, benim için her daim vazgeçilmez lezzet iksirleri olmuştur. Barak Ovası toprağının aromasını ve tadını alan domates ve biberlerin Güneşte olgunlaştırılan ve katılaştırılan suları enfes ve doğal salçalara dönüştürülür işte bu mevsimde. Yaşasın bütün analar...






Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...