11 Temmuz 2020

Barak İsmi Hakkında Rivayetler

Gaziantep Üniversitesi'nde 2010 yılında kabul edilmiş ve Levent Başarkanoğlu'na ait Nizip Efsaneleri isimli Yüksek Lisans Tezi'nde yöremize ilişkin ilginç bazı anekdotlar yer almaktadır. Söylencelerden bir kısmı Barak isminin kökenine ilişkindir, ilgili sayfalara aşağıda yer verilmiştir.
Barak Adı
Barak Söylenceleri
Barak İsmi

08 Temmuz 2020

Şebellah (Kapari) Kırmak


O zarif ve güzel beyaz çiçeğine, çarpıcı kokusuna, faydalı tomurcuk ve içi kıpkırmızı yumru meyvesine rağmen şebellah (kapari) bitkisi antep fıstığı üreticisinin tam bir baş belasıdır. Belki o boyuttaki bitkiler arasında öyle sağlam köklü başka bir bodur bitki de yoktur yöremizde. Kök dediğime bakmayın tabiî, resmen kütük gibidir yetişkin bir şebellahın kökü. Kıraç toprakların bu davetsiz süsü, düştüğü yeri terk etmeyen inatçı mı inatçı ve dikenlidir. Küçücük, sapsarı ve kancayı andıran sert dikenleri yanından geçen hiçbir kumaş parçasına asılmadan duramaz mesela. Hiç öyle fazla suya yağmura ihtiyaç duymaz şebellah, neredeyse çölde dahi biter, o denli sağlam ve dayanıklıdır. İşte Haziran ve Temmuz ayları, Barak Ovası’nda bu bitkinin en gür zamanlarıdır. Özellikle bakımsız arazi ve bahçeleri öyle bir dalar ki; bu tür tarlalarda sarı kancalarına takılmadan yürüyebilmek imkânsız gibidir. Bu yüzden iyi ve özenli ziraatçiler hiç hoşlanmaz ondan, daha baharın ilk aylarından itibaren görülen her yerde hemen boynu vurulur ki fazla bela olmadan erkenden önü kesilebilsin. Ancak şebellah, bereketli Barak Ovası’nda öyle çok ve olmadık noktalarda dahi filizlenir ki şaşmamak elde değil. Bilhassa verimli ve yetişkin antep fıstığı ağaçlarının gölgesinde. Bu tür ağaçların altına traktör ve pulluk fazla yanaşamadığından şebellah kökleri genelde gönüllerince yaşar bu gölgelerde. Köklerini çıkarmak zor olduğundan üretici daha çok yeşil kısmını bir kazma veya bukçu (testere) yardımıyla kökünden kesmekle yetinir. Dolayısıyla her yıl filizlenip durur bu inatçı bitki, özellikle antep fıstığı ağaçlarının gövdesine yakın yerlerde. Elbette çiftçiler açısından güçlü köküyle hem ağacın hâzınını, yani nemini, paylaştığı hem de hasat zamanı ağaçların altında çalışanlara âdeta kâbus yaşattığı için ciddi bir hasımdır kendisi. İyi bir üretici için tez zamanda arazideki bütün şebellah kökleri bulunmalı ve bu azılı çalı temizlenmelidir. En azından yeşil kısımları kazmayla kırılıp fıstık ağaçlarından bir an önce uzaklaştırılmalıdır.

Velhasıl Babam da yaman bir şeballah kökü avcısıydı. Bazen onların sadece yeşil kısmıyla da yetinirdi ama şebellahların iyice kökünü söküp çıkarmak için kan ter içinde mücadele ettiğine sayısız kez tanık olmuşumdur. Sanki kimi zaman onlarla bir çeşit harp içindeydi. Özellikle ağaç altındaki kökleri çıkarmak için çok yoğun çaba harcardı. Haksız değildi elbette. Aslında yabani otların çoğuyla hep mücadele halindeydi. Pıtrak ve şebellah ise hiç tahammül edemediği ve hiç hazzetmediği dikenli bitkilerdendi.

Dedemin daha yeni vefat ettiği dönemde, ailede herkesin malı mülkü daha tam belli olmamışken bir yıl ‘Haraba’ diye bilinen ve civarda eski uygarlıkların izlerine ve kalıntılarına rastlanan bir mevkiide, beş altı dönümlük bir fıstıklık bize düşmüştü. Kül rengindeki bu kavruk toprak sanki şebellahların en favori yeriydi. Oradaki fıstık bahçesi genelde boydan boya şebellahlara bürünürdü. Gerçi hiç çok verimli bir bahçe olmamıştı orası ama fıstıklığın o hâli Babamı öyle bir rahatsız etmiş ki bir yaz sabahı! Başka tarladaki işini bitirip ev yolunda yanından geçerken o fıstıklığın dehşetli şebellah manzarasını fark edince, traktörü derhâl durduğu gibi bir başına kazmasıyla araziye girişmiş. Ta sabahın köründen beri çalışmaktan kaynaklı onca yorgunluğuna ve yazın o kavurucu kuşluk sıcağına karşın neredeyse bahçenin yarısını bir başına temizlemiş. Bir müddet sonra takati kesilince mecburen apar topar köye gelmişti, terden ve yorgunluktan bitap düşmüştü, vakti ve sıcağı umursamadan bu sefer Mahmut ağabeyimle beni yollamıştı oraya, tahammülü kalmamıştı artık, geride kalan son fıstık ağacı düşmanlarının da çarçabuk kökü kazınmalıydı.

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...