11 Kasım 2018

Tarhana

Efendim, ben bizim Antepliler ile bazı konularda aynı fikirde değilim! Mevzumuz yeme içme tabiî ki... Misal şu beyran muhabbeti, anlatılanları bazen hayretle izliyorum doğrusu. Yani, harlı ateşe oturtulan bakır bir tabağa, haşlanmış eti, pirinci ve bir avuç kırmızı pul biberi yerleştirip üzerine yağlı et suyunu boca etmek kimine çok lezzetli gelebilir ama şahsen, bizim Barak kadınlarının tarhana çorbasını tercih ederim.

Tarhana
Eskiden bazı sabahlar kahvaltı namına sadece çorba ('şorba' derler ama) içilirdi Barak'ta. Genelde ya tarhana olurdu bu ya da herkesin Ezo Gelin diye bildiği mercimek çorbası. Barak Ovası'nda, dışarıda Ezo Gelin olarak bilinen çorbaya yalnızca mercimek çorbası denir. Bizimkiler, o 'yavan' süzme mercimek çorbasını yapmazlar işin esası! Neyse sabah çorbalarına dönelim gene biz. Yalnız, önemli bir ayrıntısı vardı bu sabah çorbalarının; o da 'zifir'di. Et ve kemik haşlamasından çıkan yağlı suya veya 'topaç' denilen ve yağı donmuş tuzlu et kavurmasına genel olarak 'zifir' denilirdi. O sabah çorbalarının olmazsa olmazlarından biri, işte bu 'zifir'di. Hele o işlenmiş tane buğdaydan (yarma) ve hafif ekşimsi süzme yoğurttan imal edilen, damda güneş altında kurutulan tarhanaların 'topaç'la pişirilmesi bence bir lezzet şöleniydi, özellikle soğuk sabahlarda. Ayrıca tereyağı veya zeytinyağı ile bolca kavrulan kurutulmuş nane, hem kokusu hem de tadıyla çorbalarımızın kelimenin tam anlamıyla tamamlayıcısı olurdu.

Gerçi 'topaç'tı, 'zifir'di artık pek yapılmıyor veya makbul görülmüyor ama sağ olsun anam hâlâ yaptığı tarhanalardan mahrum bırakmıyor bizi.
Tarhana

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...