Barak Ovası, Antep Fıstığı Diyarı, Barakeli, Barak Kültürü, Anılar ve Hikâyeler... Dr. Göksel Tiryaki
03 Ekim 2018
Yoğurt Çiçeği
Papatyaya bir zamanlar yoğurt çiçeği denilirdi Barak Ovası'nda... Yöremizdeki çiçek ve cacık (yenebilir otlar) çeşitlerini ve isimlerini genelde anamdan öğrendim.
Barakların geçmişte göçebe oldukları ve hayvancılığın temel geçim kaynağı olduğu bilindik bir konu. Dolayısıyla Barakların hayvanlar ve hayvancılık hususunda zengin bir dili var. Misal bugün pek kullanılmayan "ağaran" diye bir kelimemiz var. Öp öz Türkçe bir sözcük. "Ak"tan gelen beyazlığa vurgu yapan bir kelime ve Barak'ta süt ürünlerinin hepsini nitelemek için kullanılırdı. Keşke memleket sathında süt ürünleri yerine kullanılsa; bu arada yazdığım kitaplarda birkaç yerde vurgulayarak kullandım kendisini... İşte herkesin bildiği papatyanın bizim "yoğurt çiçeği" olduğunu çok sonradan öğrenmiştim geçmişte. Nedense zihnimde papatya sapsarı bir çiçek diye yer etmiş uzun süre, yöre insanımız yaprakları beyaz olan papatya türüne gene "ağaran"lardan hareketle yoğurt çiçeği demeyi tercih etmiş ve o denli kanıksamışım ki bu yerel ismi... İşin aslı, bence son derece uygun ve hoş bir adlandırma yapmışlar gene...
Papatya - Yoğurt Çiçeği |
28 Eylül 2018
Barak Üçlemesi
Barak’a ilişkin ilk basılı eserim Seydimen’de, daha çok 1980 ve sonrasını, kişisel gözlemlerim eşliğinde işlemeye çalışmıştım. İkinci kitap Garıp’ta ise daha çok, Barak Ovası'nda 1950 sonrası gelişmeleri ve yaşanan dönüşümü anlatmaya teşebbüs ettim. Feriz Bey ile de 1600’lü yıllarda başlayan büyük Barak göçünü ve akabinde gelişen olayları, Barakların yüzyıllarca süren toprak arayışını, iskân edilmesini, tekrar tekrar dağıtılmasını ve yerleşik düzene geçme çabalarını hikâyeleştirmeye giriştim. Dr. Göksel Tiryaki
Dr. Göksel Tiryaki'nin Barak Kitapları |
22 Eylül 2018
Feriz Bey, Barakların Göç ve İskân Hikâyeleri
Ön Söz
Bu kitap ile “Barak Üçlemesi” tamamlanmış oluyor. Barak’a ilişkin ilk eserim Seydimen’de daha çok 1980 ve sonrasını işlemeye çalışmıştım. İkinci kitap Garıp’ta ise daha çok 1950 sonrası gelişmeleri ve dönüşümü anlatmaya teşebbüs ettim. Feriz Bey ile de 1600’lü yıllarda başlayan büyük Barak göçünü ve akabinde gelişen olayları, Barakların yüzyıllarca süren toprak arayışını, iskân edilmesini, tekrar tekrar dağıtılmasını; özlemlerini, ayrılıklarını ve yerleşik düzene geçme çabalarını hikâyeleştirmeye giriştim. Kitap, beş ayrı karakterin ismiyle anılan beş farklı öyküden oluşmakla birlikte çok daha fazla sayıda kişi ve olayı barındırmaktadır. Kitaptaki ilk hikâyemiz “Feriz”, hem tarihi arka planın açıklanması maksadıyla hem de geçmiş olayların gelişimi itibarıyla diğer öykülere göre daha uzun solukludur.
Baraklar, takriben 17. yüzyılda, Orta Asya’dan Anadolu’ya en son gelen Türkmen boylarından biridir. Şimdilerde bilinen en geniş toplulukları, adını verdikleri Gaziantep ili sınırlarındaki Barak Ovası’nda (Barakeli: Nizip, Oğuzeli, Karkamış ilçeleri) mukimdir. Öte yandan, Barakeli’ndekilere ilave olarak Türkiye’nin dört bir yanına dağılan Barakların haricinde, Suriye’de kalanlar veya İran’a geri dönenler de olmuştur. Yalnız yeri gelmişken şu hususu açıkça belirtmekte fayda görüyorum: Bu bir tarih kitabı veya tarihçe değildir. Şüphesiz kitapta anlatılanlar özellikle sözel kültürden ciddi biçimde beslenmiştir. Bilhassa bahis konusu edilen geçmiş kişiler ve olayların akış silsilesi yönünden sözlü kültüre dayalı tarihi arka plana uymaya azami ölçüde gayret edilmiştir. Fakat hadiselere, ne tarihsel bir bakış açısıyla ne de herhangi bir tarihi olayı doğrulama kaygısı ile yaklaşılmıştır. Kısacası öyküler tamamıyla kurmaca ve hayal ürünüdür. Yalnızca, bugüne değin tam olarak hikâyeleştirilmemiş büyük Barak göçü ve Barakların vatan arayışı, hasreti ve yerleşik düzene geçme çabaları, kimi özel ve hayali karakterler üzerinden kaleme alınmak istenmiştir.
Dr. Göksel Tiryaki
Beşiktaş, Mart 2018
Barakların Göç Güzergâhı |
21 Eylül 2018
Davar Yaymak
Barakeli'nde hayvan otlatmaya böyle denir, baharda özellikle bu tür yeşil arpa tarlalarında kuzu (körpe) veya davar yaymamış bozkır uşağı yoktur sanırım, bir zamanlar en önemli uşak vazifesiydi bu. Bundan olacak; hiçbir bozkır uşağı yoktur ki kuzu ve oğlak kadar ona sevimli, temiz ve cana yakın başka hayvanlar olsun.
Gerçi şimdi artık herkes şehirli oldu. Hayvan beslemek hiç cazip değil. Köylerde yine tek tük insana rastlanıyor ama kedi köpek dışında pek hayvan kalmadı maalesef. Konuya uygun fotoğrafları Suriye tarafında, henüz fazla bozulmamış Barak köylerinde (Kalkım Köyü) bulmak mümkün oluyor böyle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Öne Çıkan Yayın
Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler
"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...