23 Ağustos 2017

Barak'ın Sözlü Aktarım Geleneği

İster türkü olsun, ister şiir, ister mesel, isterse tarihçe, bugün Barak Kültürü adına ne varsa bunların hemen hepsi sözlü aktarım geleneğinin bir eseridir. İyi tarafı bazı bilgi ve değerlerin günümüze kadar aktarılabilmiş olması, ancak bu aktarımın doğası gereği eksik ve hatalı yanları da olabilir ve muhtemelen olmuştur da. Eskinin eğitim ve maddi olanaklarını düşününce, insan daha fazla bir beklentiye giremiyor maalesef. Fakat umarım artık teknolojinin de katkısı ile bu sözlü aktarım geleneğini aşan eserler ortaya çıkar ve artar. Yine de her şeye karşın bugün elimizde olanlar ve kalanlar sözlü aktarıma dayalı bu kayıtlardır:

'Kanatlı': "... İşte alıştık (öğrendik) bunları, Hafız rahmatlık söyledi, Sâdin rahmatlık, alıştık..."

İşte tüm o Barak Türküleri ve ezgileri, her şeye rağmen özellikle Barak odalarında yüzyıllardır dilden dile, nesilden nesile bu şekilde aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.

21 Ağustos 2017

"Bizim hayatlarımız çok güzel geçti!"

Bu yaz, boz (yarı olgun-baklavalık) antep fıstığı zamanı köyde, ağabeyimin fıstık işleme tesisinde yine güzel hasbihâllerim oldu gelenlerle. Elbette temel gündem maddemiz yine eskilerdi. Artık yenilerle çok fazla muhatap olduğumuz için mi, yoksa yenileri çok bildiğimiz için mi böyle oluyor, bilmiyorum! Neyse, bizim komşu Gılcan (Alaçalı) köyünden Cuma Göğebakan (Tabbaş Cuma) emmi ile bir ara muhabbetimiz koyulaştı ve telefona eskilerden birkaç anekdotu kaydettim.

Seydimen'in asıl kurucusu olan dedemin babası Hüfney (Hanifi) Ağa'nın tahminlerime göre yaşam aralığı 1860-1925 yılları olmalı. İşte Cuma emmi, onun bazı merhum oğulları (emmi dedikleri oğulları oluyor) ve merhum torunları (ismen hitap ettikleri torunları oluyor) ile olan çocukluk ve gençlik anılarını böyle anlattı:

12 Temmuz 2017

Simalar

Kimler yok ki bu Aralık 1993 tarihli kayıtta; Sâdın Emmi, Hâtın Hala, Mühümmet Emmi ve çocukluğumun köyündeki neredeyse tüm büyükler var. Mekân, dedemin odasının hemen yanı, bizim eski kerpiç evin arkası...
"Sonra aşina yüzler vardı köyde 
Şimdi çoğu hatıralarda kalmış simalar 
Bir ağaç gölgesinde veya duvar duldasında 
İki bardak çaylık, birkaç cıgaralık 
Hasbihâl anlarından ancak geride kalanlar…" Dr. Göksel Tiryaki

Bu arada, her kim ilk akıl etmişse bu düğünleri videoya çekmeyi, fena etmemiş sanırım, yoksa geçmiş geniş bir kesim için bütünüyle bir hayale dönüşecekti belki. Kimler yok ki yine 1993 yılına ait aşağıdaki düğün videosunda. Seydimen'den, Nohu'dan, Çütlük'ten ve daha nerelerden nice aşina yüzler, elbette çoğu anılarda kaldı artık. Sanki bir dönemin geçidi gibi. Gerçi böyle diyoruz ama belki bunları görmenin ne faydası var diye düşünen de vardır şimdi...

Esasında sözü Edip Emmi'ye getirecektim, efsane bir insandı rahmetli. Hoş bir anekdot da yaşanmış kayıtta, burada harika bir sohbeti tetiklemiş yine ve lafını da etmiş sonunda:

Abdurrahman Emmi: "Bu videolar fotoğraflar da her şeyi alıy artık..."
Edip Emmi: "Şapkanın kirini de alıy mı?"
Zübeyr Emmi: "Aha bak alıy haa..."
Edip Emmi: "Alsın baba, valla..."

Rahmetli Edip Emmi ve kardeşlerinin neşesinden, tatlı sohbetinden keşke daha çok olsa etrafta, ne çok ihtiyaç var.

29 Haziran 2017

Barak Havaları

Dr. Göksel Tiryaki'nin Barak Kitapları
Kısmet işte, bu bayram, hep aklımda olan bir şeyi yaptım. Rahmetli Irza Efendi'nin oğlu Şahan'a köyde denk gelmem de iyi oldu. Şahan ile bizim 'kılba bağ'a gittik. Bir zeytin ağacının altında, Şahan'dan birkaç Barak ezgisini çalmasını rica ettim, sağ olsun o da kırmadı.

Eskiden en az iki gün süren köy düğünlerinde, abdallar sabah erkenden ahali toplanana kadar düğün evinde (yakınında, dam başında veya bir duvar kenarında) 'nobat'a (nöbet) durup uzun uzun ağır havalar çalarlardı. İşte bu hava da, o eski ağır havalardan biri olmalı. Şahan, "Kesik Kerem" dedi bu ezgiye ama bir başkasının merhum Paşa'dan duyduğunu söylediği "Deli Abdalın Karıştırması" şeklindeki yakıştırma adı da hoşuma gitti doğrusu:

Yine Şahan diyor ki Ceren, İsa Balı ve Bey Mayıl türkülerinin ezgileri aslında aynı:

Bey Velet:

Yumma:

Ali Paşa:

'Garıp':

Bu sefer 'Boz (Yarı Olgun) Antep Fıstığı' zamanı, bir Ağustos günü çağırdım Şahan'ı köye...

Sakın unutma, bu topraklar hiç kolay yurt olmamış!

İskân:

Eğer bu toprakların uşağıysan (çocuğuysan), belki yirminde, belki otuzunda, belki kırkında, belki ellinde, belki altmışında veya yetmişinde ama bir gün dokunacak bu havalar sana da, sadece gününü bekle...

"Hanı o eski beyler, nicoldu (nerede)?":

'Kanatlı':
"Kılıçoğluyum der ki tarikatta yerim var,
El âlem içinde de namus gayret ârım var,
Hacı Bektaş derler pirim var,
Hey ağalar da malumatım alır; ser,
(Hey ağalar melâmeti mal örter)
Tavlada beygirler var, uyluğun tartar..."

Kılıçoğlu:

"Amanın bir haber salsam da aşirete,
Tez gelir mi ola
Dumana oğlum Muhammedim dumana..."

Dumana (Topal Abdo Türküsü):

Şahan, 'Yanık Kerem' diye ünlenen Barak türküsünün aslında Haco Gelin'in ezgisine çok benzediği söylüyor.

Haco Gelin:

28 Haziran 2017

'Kanatlı' Halay Başında Söylüyor

Bu sefer Aralık 1993, 'Kanatlı' bizim o eski kerpiç evin arkasında, bir yeğeninin düğününde hem halay başı hem de 'İsa Balı'yı söylüyor. Söylenceye göre İsa Balı bir demirci ustasıdır. Köroğlu'nun güzel kızını sever, kızdan da karşılık görür. Ancak kızın babası onaylamaz bu durumu. Kız haber gönderir İsa Balı'ya. Babası 500 atlı seçmiştir onu öldürmeleri için ve buralardan gitmesini ister ondan. İsa Balı kıza cevap verir:
"Beş yüz değil, bin daha seçsinler, ölür de gitmez İsa Balı bu elden..."

Görüntü kalitesi pek iyi değil, yer yer de bozulmalar olmuş ama ses kalitesi iyi ve hele ortam muhteşem. Eskiler, “Adam didiğining (dediğinin) elinden her iş gelmeli” derlerdi. Tabiî yoklukta yetişmenin ve onunla yoğrulmanın etkisi vardı sanırım bunda. Ondan olacak, sonra ilave ederlerdi, “İnsana her şey lazım”. Valla açık söyleyeyim, ben böyle biri olamadım ama her zaman rahatça oynayan insanlara saygı duyarım. Hele doğal şekilde ve içten türkü söyleyenlere hayran sayılırım. Neticede bu bir medeni cesaret işi, kimsenin bozkırda sağlam bir müzik veya oyun eğitimi alacak hâli yoktu ki bir zamanlar. Gerçi hâlâ var mı, o da tartışılır. Öyle mükemmel olmasına da gerek yok bence, sadece rahatsız etmesin yeter aslında. İşte aynı bizim ‘Kanatlı’ gibi böyle:

Yine aynı halaydan güzel bir Barak havası icrası daha:

Barak bu işte...

-"Yavrularım size kurban tatlı canım, ah canım canım..."

İşin özü, ne o köyler kaldı ne de o köylüler, sadece Bey Velet ölmedi yani...

‘Kanatlı’ halay başında, Bey Velet’e nakarat tutuyor yukarıda, artık böyle tempo tutan da pek kalmadı maalesef:

-"Hehehiyy..."

02 Mayıs 2017

'Kanatlı' Söylüyor

Ağustos 1993, Ganime ablamın nişanı, üniversiteyi kazandığım yaz, kaderin cilvesine bakın; 'Kanatlı'nın türkü söylediği bu Barak halayında ben de varım. Ve daha kimler yok ki bu halayda, âdeta Seydimen'in bir dönem tarihinin tüm baş figürleri ve tanıkları yer almış bu kayıtta. Keşke videoyu çeken türküye ve söyleyene biraz daha fazla odaklansaymış diyor insan görüntülere daldıkça. Elimden geldiğince ayıklayıp türküye dair söz ve ezgilerin yer aldığı görüntüleri ortaya çıkarmaya çalıştım. Bu hâliyle de fena olmadı sanki, görüntülerin uyandırdığı tüm duyguları tam olarak tarif etmek gerçekten güç. Yalnız 'Kanatlı', "Dönemin, Dönemin..." diyerek çok güzel yorumlamış bu Barak türküsünü, görüntülerin sonunda Dönesi ile beraber halayda görülüyorlar da.

Yine o geceden çok hoş bir Barak halay ezgisi, o nişanda zurna ve davulu çalanların başında merhum Irza'nın oğulları Paşa ve Şahan gelmektedir bu arada...

Şahan, bu Barak halay ezgisinin adının 'Cezayir' olduğunu belirtiyor:

12 Nisan 2017

Garıp, Bir Zamanların Barak Ovası Hikâyeleri

“Bir zamanda destan olsun dillere”
Barak Ozanı Dedemoğlu


Anadolu’nun çoğu köşesinde yaşayanlar gibi, bu satırların yazarı da köyünden şehre gidenlerden biri oldu. Şimdiye kadar bağımız hiç kopmadı memleketimizle, hâlâ Barak’ın o kızıl rengi baskın toprağına ilgimiz devam ediyor. Ancak şehir hayatının olağan akışının bir sonucu olarak, bu bağ zayıflıyor da. Belki bizden sonrakiler için hepten kopacak. Fakat istedim ki bir zamanlar bizim topraklarda yaşananlar unutulup gitmesin. Küçük de olsa tarihe notlar düşelim, belki bir gün birileri okur ve anlar diye. Nice önemli gelişmeler ve büyük dönüşümler oldu oralarda.

...
Bu kitapta, yalnızca Ağa Oğlu Garıp’ın, Bozkır Bilgesi Hârrik’in, Minik Ceren’in, Bidon Hâlaf’ın, Güzel Şarey’in, Dana Hoca’nın, Hızarcı Şemso’nun, İrbehem Emmi’nin, Azap Gadır’ın, Abdal Irza’nın, Fıstıkçı Müho’nun, Bebek Şaylan’ın, Ağa Torunu Necip’in, Kimsesiz Zeydan’ın, Yapıcı Mâmey’in, Attar Durmuş’un ve Kara Mısdafa’nın öyküleri yer almamaktadır. Onlarla birlikte daha pek çok Baraklı geçmiş karakter, bir zamanların Barak Ovası ve onun dönüşümü anlatılmaktadır.Yalnız kitaptaki tüm kişi ve olaylar, gerçek kişi ve olayları hiçbir şekilde yansıtmamaktadır. Elbette metinlerde, Barak’ın özlü ‘cor’ları (hânekdot) bolca kullanılmaktadır. 
..."

Kitapta yer alan Azap isimli öykünün tamamının linki...

Garip Türküsü'nün kısa bir hikâyesi için: 'Garıp'...

Kitabın satış linki...

Kitabın yayınevi linki...

Aşağıda ise kitabın kapağı, içindekiler, ön söz ve bazı öykülerin ilk sayfaları yer almaktadır:

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...