04 Mayıs 2022

Ağaran

Gaziantep’in merkezi için çok iddialı konuşmak istemem ama taşrasında gerçek Antep baklavası oldum olası lükstü zaten. Hakiki Antep baklavası yöremiz insanı için ancak çok önemli günlerde sayılı şekilde erişilebilen bir şeydi o zamanlar. Bizim için asıl tatlı her daim sütlaç olmuştur mesela. Bir de günü gelince doğal yöresel ürünlerle mutlaka kaynatılan büyük aşure kazanları vardı elbette. Yalnız şimdilerde tuhaf sayılabilecek bir isimle anılan ama bizim “Sulama” dediğimiz ve özellikle yufka ekmek yapımı sonraları krepe benzer ekmeklerin üzerine yağlı pekmez şerbetinin döküldüğü bir tatlımız daha vardı. Evet, baklavanın başkentinin taşrasındaki insanların tatlıları bir zamanlar büyük oranda bu birkaç çeşit lezzetti işte. Özellikle sütlaç tabii ki…

Barak’ın en sevdiğim öztürkçe kelimelerinin başında süt ürünleri anlamına gelen “ağaran” sözcüğü gelir. Geçmişte yörede hemen her evin en azında küçükbaş davarı olduğundan süt ürünlerimiz boldu. Haliyle en tabii yoğurttan, peynire, çökelekten sadeyağa her türlü ağaran çok ve kaliteli olurdu. Yöredeki çoğu kadın ciddi birer süt ürünü satıcısı gibiydi. Haneler için önemli bir ek gelir kaynağıydı aynı zamanda bu süt ürünleri.

Gene o dönem ana besin kaynaklarımızdan biri, gerçi hâlâ da öyle ya, bulgurdu. Onun ötesinde pirinç, her anlamda çok kıymetli ve gözde bir üründü. Yöremizde yetişmediğinden sıklıkla kullanılmazdı. Bazen misafirlere ikram edilir, bazen de sadeyağla yapılan pilavı tek başına bile öğün sayılırdı. Fakat pirincin pilavlar, dolmalar ve sarmalar dışında belki en çok kullanıldığı yer Sütlaç olurdu. Büyük horantaların bu revaçta tatlısı büyük tencerelerde veya odun ateşindeki kara kazanlarda pişirilirdi. O doğal sütün bembeyaz pirinçle buluşması o denli büyük bir lezzet şölenine dönüşürdü ki. Bu kadar az ve basit içeriklerle böylesine leziz bir tadın meydana çıkmasında, sanırım o yağlı ve doğal küçükbaş hayvan sütünün büyük etkisi vardı.

Özellikle bayram arifelerinde evin bir odasına kap kap dökülüp soğumaya bırakılan sütlaçların o güzel görüntüsünü hiç unutmadım doğrusu. Hele bazen odun ateşinin yüksek tesirinden dolayı hafifçe yanmış sütün damakta bıraktığı o eşsiz tadı ise hâlâ çoğu sütlü tatlıda ararım.

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...