09 Kasım 2017

Barak Kadınları

Onlar ninelerimiz, analarımız, ablalarımız, bacılarımız...
Yani bizim emektar kadınlarımız...

Nedir Barak?

İçten ve derin bir çığlığa dönüşmüş, yanık zurna sesidir bir de...

"Çağırırım, çağırırım da Leyli duymaz,

Leyli rahat uykusunda, ne bilsin..."

Feriz Bey kitabımızdaki beş öyküden sonuncusuna Sultan Ana'dan esinlenerek Sultan adını koymuştum. Duyduklarım çerçevesinde kurmaca (hayal ürünü) bir hikâye yazmıştım orada.

Anam ile ziyaretine gittiğimiz, Sultan Ana'nın üvey kızı Bedriye Bibi (Hala) ise hem Sultan Ana'yı, hem babasını ve onun Barak odasını, hem de daha pek çok kişi ve o dönemin koşullarını kısa kısa anlattı dili döndüğünce aşağıda, minnettarız kendisine, yaşasın onun gibi bütün hakiki Barak anaları ve kadınları...

Elimizden pek bir şey gelmiyor ama Bibimizin ondan yana "Telâhı (Talihi) kötü..." diye bahsettiği Sultan Ana sanırım artık hiç unutulmayacak...

Barak yöresinde yaptığımız kısa söyleşiler devam ediyor ve edecek inşallah...

Bu sefer, bundan yaklaşık 80 yıl öncesine ait köy yaşımından bazı kesitler dinliyoruz. Azimli bir kızın hızlı şekilde nakış öğrenmesi, hayvancılığın en önemli geçim ve yaşam kaynağı olduğu o günlerde, "nahır"a sağıma gitmek ve bu "ağaran"ların (süt ürünleri) kullanımı...

Bu arada aşağıdaki videonun 2:09'uncu saniyesinden iyi bir özet: "Tovvv, tov tov tov..."

Barak Türküleri

Barak yöresine ait ve çoğu tarafımca çekilmiş arşivimdeki kimi fotoğrafları kullanarak düzenlemeye çalıştığım videolarla bazı bizim türküler...




23 Ekim 2017

Bir Zamanlar Barak

İşte, aşağılarda sözünü ettiğimiz ve o eski adamların oynadığı ağır Barak halayı havalarından birisi daha, zurnayı çalan merhum Irza oğlu Paşa. Bu Barak ezgisine, Cahit Tanyol'un makalelerinde yer alan bir kısım eski Barak fotoğrafları ile buradaki arşivimizde yer alan bazı eski resimler eşlik ediyor:

24 Ağustos 2017

Barak'ın Ağır Halay Havaları

Barak oyunlarının en ayırt edici, farklı ve güzel yanı, bence, tıpkı içli ve yanık uzun hava türküleri gibi, özellikle eski adamların başını çektiği ağır ilerleyen uzun halaylarıdır. Halay başında, elinde sallanan bir mendil veya yağlık (başa sarılan uzun ve geniş örtü) ile iyi bir oyun bilen olur ve halayı bütünüyle o yönlendirir. Halay çok hareketli olmaz, genelde çoğu davetli katılır, upuzun olur, ağır aksak ilerler, halaydakiler baştaki oyuncunun oyununu hem seyreder hem de eşlik eder. Bazen halay başı veya halaydan biri türkü de söyler. İşte bu ağır halay havalarından örnekler:
   

23 Ağustos 2017

Barak'ın Sözlü Aktarım Geleneği

İster türkü olsun, ister şiir, ister mesel, isterse tarihçe, bugün Barak Kültürü adına ne varsa bunların hemen hepsi sözlü aktarım geleneğinin bir eseridir. İyi tarafı bazı bilgi ve değerlerin günümüze kadar aktarılabilmiş olması, ancak bu aktarımın doğası gereği eksik ve hatalı yanları da olabilir ve muhtemelen olmuştur da. Eskinin eğitim ve maddi olanaklarını düşününce, insan daha fazla bir beklentiye giremiyor maalesef. Fakat umarım artık teknolojinin de katkısı ile bu sözlü aktarım geleneğini aşan eserler ortaya çıkar ve artar. Yine de her şeye karşın bugün elimizde olanlar ve kalanlar sözlü aktarıma dayalı bu kayıtlardır:

'Kanatlı': "... İşte alıştık (öğrendik) bunları, Hafız rahmatlık söyledi, Sâdin rahmatlık, alıştık..."

İşte tüm o Barak Türküleri ve ezgileri, her şeye rağmen özellikle Barak odalarında yüzyıllardır dilden dile, nesilden nesile bu şekilde aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.

21 Ağustos 2017

"Bizim hayatlarımız çok güzel geçti!"

Bu yaz, boz (yarı olgun-baklavalık) antep fıstığı zamanı köyde, ağabeyimin fıstık işleme tesisinde yine güzel hasbihâllerim oldu gelenlerle. Elbette temel gündem maddemiz yine eskilerdi. Artık yenilerle çok fazla muhatap olduğumuz için mi, yoksa yenileri çok bildiğimiz için mi böyle oluyor, bilmiyorum! Neyse, bizim komşu Gılcan (Alaçalı) köyünden Cuma Göğebakan (Tabbaş Cuma) emmi ile bir ara muhabbetimiz koyulaştı ve telefona eskilerden birkaç anekdotu kaydettim.

Seydimen'in asıl kurucusu olan dedemin babası Hüfney (Hanifi) Ağa'nın tahminlerime göre yaşam aralığı 1860-1925 yılları olmalı. İşte Cuma emmi, onun bazı merhum oğulları (emmi dedikleri oğulları oluyor) ve merhum torunları (ismen hitap ettikleri torunları oluyor) ile olan çocukluk ve gençlik anılarını böyle anlattı:

12 Temmuz 2017

Simalar

Kimler yok ki bu Aralık 1993 tarihli kayıtta; Sâdın Emmi, Hâtın Hala, Mühümmet Emmi ve çocukluğumun köyündeki neredeyse tüm büyükler var. Mekân, dedemin odasının hemen yanı, bizim eski kerpiç evin arkası...
"Sonra aşina yüzler vardı köyde 
Şimdi çoğu hatıralarda kalmış simalar 
Bir ağaç gölgesinde veya duvar duldasında 
İki bardak çaylık, birkaç cıgaralık 
Hasbihâl anlarından ancak geride kalanlar…" Dr. Göksel Tiryaki

Bu arada, her kim ilk akıl etmişse bu düğünleri videoya çekmeyi, fena etmemiş sanırım, yoksa geçmiş geniş bir kesim için bütünüyle bir hayale dönüşecekti belki. Kimler yok ki yine 1993 yılına ait aşağıdaki düğün videosunda. Seydimen'den, Nohu'dan, Çütlük'ten ve daha nerelerden nice aşina yüzler, elbette çoğu anılarda kaldı artık. Sanki bir dönemin geçidi gibi. Gerçi böyle diyoruz ama belki bunları görmenin ne faydası var diye düşünen de vardır şimdi...

Esasında sözü Edip Emmi'ye getirecektim, efsane bir insandı rahmetli. Hoş bir anekdot da yaşanmış kayıtta, burada harika bir sohbeti tetiklemiş yine ve lafını da etmiş sonunda:

Abdurrahman Emmi: "Bu videolar fotoğraflar da her şeyi alıy artık..."
Edip Emmi: "Şapkanın kirini de alıy mı?"
Zübeyr Emmi: "Aha bak alıy haa..."
Edip Emmi: "Alsın baba, valla..."

Rahmetli Edip Emmi ve kardeşlerinin neşesinden, tatlı sohbetinden keşke daha çok olsa etrafta, ne çok ihtiyaç var.

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...