11 Temmuz 2018

Barak Odası Nedir?

Barakeli’nde erkek misafirlerin ağırlandığı, tek gözlü genelde dikdörtgen biçimli büyükçe müstakil yapıya ‘oda’ denir. İkramın, sohbetin, eğitimin, kültürün, paylaşımın her türlüsünün dört mevsim yaşandığı ve dağıtıldığı mekândır 'Barak Odası'. Yalnızca varlığın göstergesi değildir orası. Asıl cömertliğin ve cana yakın hasbihâlin otağıdır. Geçmişin ve geleneğin devam ettirildiği yaşayan kültür yuvalarıdır Barak odaları. Bu geleneği ve kültürü bugüne getirenlere rahmet, sürdürmek için emek, zaman, çaba harcayıp her türlü külfete katlananlara selam olsun.

Misal, 'Ayakkabı 'Çütlemek' (Eşleştirmek)' diye bir gelenek vardır. Barak odasına konuk gelenlerin ayakkabıları, içerisi yoğun olduğu ve kapı eşiğinde çıkarılan ayakkabılar karışabileceği için onlar daha çıkmadan oda sahibinin en kıdemsiz hane fertleri tarafından itinayla eşleştirilip yan yana dizilir. 'Çütlemek' derler buna. Bir nevi misafire hürmet göstergesi ve oda sahibinin genç hane halkının oda ananelerini belleyip özümsemesine vesile sayılır bu ayakkabı dizimi.

Yine 'Ortut (Küçük Dal) Toplamak' önemli bir ihtiyaçtı bir zamanlar Barakeli'nde. Ortut, sadece üzüm bağlarının ince dallarına denilmezdi bizim yörede. Hemen hemen tüm küçük dal parçalarına ortut denilirdi sanki. Bilhassa küçük antep fıstığı dallarına. Güz sonu ve kış başı budanmış fıstık bahçelerindeki küçük büyük dalların toplanıp köye taşınması gerekirdi. Zira kışın en önemli yakacak ihtiyacı bu şekilde karşılanıyordu. Hâlâ Barak’ta türlü amaçlar için bu fıstık odunları çok kullanılır. Kaliteli bir közü vardır zaten. Eskiden Barak odalarının hemen hepsinin bir köşesinde ‘mangal yeri’, ‘ocak’ veya ‘paca’ denen boşluklar vardı. Şimdi ‘şömine’ denmeye başladı. İşte o ortutlar en önemli yakacak malzemesiydi Barak odaları için de.
Garıp kitabımızdaki Azap isimli öyküden alıntıdır:

"...
İnsanın ne denli sosyal ve iletişime açık bir varlık olduğunun iyi bir göstergesiydi Barak’ın sohbet meclisleri. Eğlence ve keyif namına pek fazla seçeneği olmayan taşra insanın can simidiydi bilhassa
Hüfney (Hanifi) Mahmut'un Odası
Hüfney (Hanifi) Mehmet'in Odası
bu oda ortamları. Köyler fazla kalabalık olmasa da, aşağı yukarı her türden insana rastlamak mümkündü bu mekânlarda. Zengininden fakirine, köründen topalına, kurnazından safına, akıllısından delisine, düzenbazından laf ebesine, iyilik timsalinden ahlâk abidesine o kadar çeşitli adamlar gelip giderdi ki bu köy odalarına, bir kısım insan okula bile benzetirdi buraları. Kendilerini her türlü ağır işten sakındıran ağa ve ağa çocuklarının belki de ahali için en büyük hizmetiydi bu köy odaları. Esasında tüm bu muhabbet ortamına onların herkesten çok ihtiyacı vardı. Fakat neticede umuma açık olan bu yetişkin erkek odalarından hem köyde bulunanlar hem de yakın civardaki akraba ve tanıdıklar genelde istifade ederdi.

Köyde bir ağalık, kimileri buna adamlık derdi, iddiası olan birinin mutlaka müstakil bir odası olmalıydı. Odanın ilk giriş kısmında yer alan şömine veya yanındaki gaz ocağında her daim çayın ve kahvenin hazır olması gerekirdi. Odanın temizlik ve düzeni önemliydi. Giriş kısmında, genelde ayakkabı ile girilir ve sandalye veya kürsülerde oturulurdu. Ancak daha büyük olan iç oda tabanı
Hüfney (Hanifi) Süleyman'ın Odası
hasırla kaplanmış cins halılarla donatılırdı. Bu iç odanın halılarının duvarla birleştiği tüm kenarlarında sıra sıra yastıklar dizilirdi. İçeride oturanların rahatça geriye yaslanıp yastıklara sökenmeleri için böyle bir düzen elzemdi. Yine, yemek vakti odada bulunanların doyurulması da bir başka zaruri ananeydi. Tüm bunlar, oda sahipliğinin ve tabiî ki ağalığın bir şartıydı. Bazı ağaların sırf bu odaların işleyişinden sorumlu yardımcıları bile olurdu. Yalnız Gadır kesinlikle böyle biri değildi. Ne böyle bir odanın temizlik ve düzeninden anlayacak ne de başkalarına çay ve kahve servisi yapacak tıynette bir adamdı. Hem böyle bir isteği hiç olmamıştı. Onun oda ortamında en sevdiği şey, dönen muhabbetlere kulak misafiri olmak ve eline geçerse orada misafirlere ikram edilen çay, kahve, cıgara ve yemek gibi nimetlerden nasiplenmekti. ..."
'Kanatlı'nın Odası
Özellikle Barak odalarının duvarlarında gömme dolap ve çekmeceler olurdu. 'Mâhmil' denilen kilitli bu gözlerdeki bazı ahşap kutuların içindekiler ise ayrıca merak edilirdi.

Garıp isimli hikâye kitabımızdaki 'Azap Gadır' adlı öyküden alıntıdır:

"... O zamanlar kâğıt ve plastik ambalaj bugünkü kadar yaygın değildi. Lokum ve ceviz sucuğu gibi bazı hazır yiyecekler küçük ahşap sandıklarda olurdu. Şehre gitmek, para sahibi olmak ve şehirden bir şeyler alıp gelmek başlı başına bir olaydı. Bu nedenle, kıymetli şeyleri saklamak için genelde hane reisinin odasında kerpiç duvara gömülü ve kilitli küçük bir dolabı bulunurdu. İşte mâhmil buydu. Hane reisinin değerli eşyalarını muhafaza ettiği bu dolabın, evin 'icyen'leri (çocuklar) için çok daha başka bir anlamı ve önemi vardı. Gerçi şartlar, hane sahibinin bonkörlüğüne ve boğazına ne kadar düşkün olup olmadığına göre değişirdi, ama genelde bu kilitli dolaplarda kuruyemişinden kuru baklavasına, şekerinden lokumuna kadar türlü yemişler de olurdu. Özellikle küçük ahşap sandıklarda olan lokumlar en vazgeçilmezlerden biriydi, işte o çorak bozkırın yoksunluk koşullarında, bu ahşap kutuların kıymetini varın siz hesap edin o çocuklar açısından ..."

Bu arada, yine Cahit Tanyol'un konumuzla ilgili bir makalesinden alınmış ve 'Barak Odası'na ilişkin ilginç bilgiler içeren iki sayfa aşağıdadır. Barak Odası neden mekteptir? Barak'ta yiğit ve cömert kime denir? "Odasına gidilmez onun yorum!" ne demektir?

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...