Bu kitap benim açımdan bir gönül borcu idi ama bir şeyleri de göstermek istedim. Eğer kayıt altına alınmazsa tüm geçmiş insanlarla beraber toprağın altına gidiyor. Bunu ancak yazarak aşmak mümkün. Niyetim genç kardeşlerime bunun nasıl yapılabileceğine somut bir örnek vermekti de. 40 yaşına geldim. Tam 30 yıldır okuyor ve yazıyorum, bazı şeyler "Ha" deyince olmuyor işte. Emek, çaba ve zaman istiyor. İnce ince ve ağır ağır sabredip işleminiz gerekiyor. O nedenle gençler diyorum ve doğrudan onlara sesleniyorum. Tüm Barak'ın ve Seydimen'in hikâyesini yazmak hepimize, ilgililerine düşer, ne her şeyi tüm yönleriyle anlatabilirim tek başıma ne de o kadar malzeme var bende. Bunu ancak elbirliğiyle herkes ucundan tutarak yapabiliriz. Sürekli okuyacaksınız, elinize ne geçerse. Mümkünse ve olabildiği ölçüde görsel (resim ve video) malzeme toplayacaksınız, bilhassa orijinal olanları. Sonra bu malzemeyi anılarla ve hikâyelerle işleyeceksiniz. Benim yaptıklarım bunlar oldu.
17 yıldır bu ülkenin çok önemli kurumlarında çok önemli şeylere tanık oldum. 40 yıldır bu toplumun bulunmadığım katmanı ve aşaması kalmadı kanımca. İnsanların nelerden hangi sonuçları çıkarabileceğini de iyi bildiğimi sanıyorum. Bu ülkede işlerin nasıl döndüğünü az çok öğrendim, farkındayım. Demem o ki gizli bir gündemim yoktur. Hayatımın hiçbir döneminde hiçbir beşerden ve bulunduğum hiçbir makamdan bir şey ummadım. Sadece Seydimen'den 'Kanatlı'nın oğlu olarak başardım her ne yaptımsa bundan sonra da niyetim o, ne bir kişiden ne de bir makamdan beklentim var.
Yanlış anlamayınız, yapılan işin bir gönül işi olduğuna hiçbir şekilde halel gelmemesi hassasiyetiyle yazıyorum bunları. Ve genç kardeşlerime, çaba ve sabır gösterince (işte 40 yıl alıyor bazen bu) her şeyin mümkün olduğunu göstermek istiyorum. Yeter ki niyetiniz salim olsun ve gerekli çabayı içten bir şekilde sergileyin. Makamların ve kişilerin adamı olmayın, kendiniz olun, makamlar size uydursun kendini. İlk işe girdiğimde bir üstadım güzel bir söz söylemişti: "Geldiğiniz makam sizi biçimlendirmesin, siz onu biçimlendirin. Zira bir gün makamınız giderse, siz de bitersiniz, bitirmeyin kendinizi, siz bulunduğunuz makamınıza bir şey katın!" Bu makamı büyük bir şey, ne demekse artık, olarak düşünmeyiniz. Yaptığınız her şey ve her görev için geçerlidir bu. İki yıl ABD'de yaşadım bir ara. En tuhafıma giden şey, her kim ne iş yapıyorsa büyük bir şevk ve azimle yapıyordu, tıpkı 'Kanatlı' gibi. Apartmanın bir kapıcısı vardı misal, bir "Hispanik", o kadar memnundu ki kendinden, yaptığı işten öyle keyif alıyordu ki sanırsınız apartman onundu. İşte işin özü buydu aslında. Her ne iş yapıyorsanız iyi yapınız, el ucuyla değil, gönülsüz değil, yapmayın öyleyse, içten ve samimi olunuz. Sonrası kısmet artık. Hepinizin kısmeti açık olsun güzel kardeşlerim.