05 Kasım 2015

Bu Toprağın Hikâyesi

Çocukken, evimizin garbısına, çamur ve taştan
Anamın yaptığı 'hâyat'ın (bahçe) içine dikilen
ve benim de özenle suladığım o çam ağacı,
bir teki daha vardı bu çamın, ama o zamanlar
elektrik tellerinin altında diye başka yere taşındı,
sonra kurudu gitti.
Günlük meşgalelere, anlık değerlendirmelere ve dar görüşlü yaklaşımlara çok kulak kabartmamalı, uzun soluklu bakmalı insan, insana da, olaylara da ve bakıp görebileceği her şeye de. Bu toprak her daim ferasetini, derinliğini ve ufkunu yansıtacak sesler buldu. Âşık Veysel ile "Benim Sadık Yarim Kara Toprak" oldu bu diyar, Kazancı Bedih ile "Garip Bir Kuştu Gönlüm"e dönüştü, Mahsuni Şerif ile yürekteki sancılar bile "Sarhoş" oldu çıktı, Neşet Ertaş ile ise "Ah Yalan Dünya" olup yine kaldı geride, hoş bir seda eşliğinde...

Yani, hüzün hep var oldu ama yeis hiç uğramadı buralara, her şeye rağmen, umut hep hayat buldu...

İnternet (Youtube) sağ olsun, bu dört merhum ozanın kendi sesinden bile bu türkülere ulaşmak çok kolay bugün, onlar bu toprağın gerçek sahipleri olarak yarına kalacak nadide eserler bıraktılar, bakmayın görünürde sesi çok çıkanlara, yarına kalanlar ve yarınlar bu büyük ozanlar gibi derinden derine çağladığı hâlde sesi çok çıkmayanların asıl...
İşte o 'hâyat' (avlu) burasıydı, 1990'lı yılların başı, yukarıdaki
çamın fidan hâli, arkada soldaki küçük ağacın yapraklarının
arasından zar zor seçilebiliyor...

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...