13 Kasım 2015

Kültüvator

1980'lerin sonu, bizim evin önü, Anam kurutmalık patlıcanları
oyuyor çamların gölgesinde, arkada kültüvator koşulu
traktörümüzle 'Kanatlı' da işten (çütten) gelmiş demek ki...
'Kanatlı' pulluğa böyle derdi; "kültüvator". Normal traktörler (motor denir bizde) için dokuz bacaklı pulluk kullanıldığından dokuzlu da denir. Daha güçlü traktörler ise onbir bacaklı pulluk kullanır ki, buna da onbirli denilir. Köye son gitmelerimde, antepfıstığı ağaçlarının altını daha iyi sürülebilsin (çüt (çift) sürmek) diye, bu pullukların özellikle sağ kenarlarına daha ince portatif bacaklar ilave ettiklerini görmüştüm. Böylece, ağaçların altının daha geniş ve iyi sürülmesi sağlanacak ve çapalanacak (bellemek derler bizimkiler) daha az alan kalmış olacaktır. Zaman da ekipmanlar da değişir hâliyle. Fakat bu kültüvatorlar, oldum olası bizim Barak Ovası'ndaki ziraatın bel kemiği hâcatlarından (ekipman) biri olagelmiştir. Bağ, bostan ve fıstık bahçeleri zaten kültüvatorla sürülür, ama sadece buralar değil. Yakıttan tasarruf etmek için, eğer o sene yağış ve toprak imkân veriyorsa, tahıl için bile kültüvator çifti olur. Zira kültüvator bir seferde, disk, üçlü, dörtlü ve beşli gibi daha ufak pulluklara göre, daha fazla alanı sürer. Buna karşılık, diğer daha az bacaklı pulluklara göre daha yüzeyden gider, fazla derine batmaz ve toprağı daha az havalandırıp karıştırır, normal olarak verimi de etkiler bu sürüm biçimi. Yine tahıl tohumları bider olarak toprağa ekilmeden önce, her halükârda toprağı gevşetip düzleştirmek için, tarla, kültüvator ve onun arkasına bağlanacak bir tapan (düz, uzun ve ağır demir parçası) ile bir kez daha sürülüp 'tesviye' edilir. Kısacası son derece kullanışlı ve gerekli bir alettir kültüvator.

Lakin bu kültüvatorun derdi de bitmez. Hele ki bizimki gibi, kıraç toprağın bol olduğu bir bölgede. Hassas bir alettir esasında. Her bacağa iki büyük demir yay yardımıyla esneklik sağlanmıştır. Fakat bacaklar zorlandığı zaman yaylar yerinden çıkabilir, kırılabilir de. Bacakların ucunda toprağa saplanan, arada keskinleştirilmesi veya değiştirilmesi de gereken, kalın demirden sürüm bıçakları vardır. Çift (çüt) sürülürken büyük taşlar gibi sert cisimler bu bıçakları veya cıvatalarını sökebilir veya kırabilir. Sürüm sırasında, traktörle ani ve sert hareketler olursa, traktörün pulluğu tutan kolları veya onlara destek olan metal parçalar kırılabilir. Sürülen yer fazla otlu ise, otlar sürüm sırasında bacaklarının önüne yığılıp hem traktörü hem de kültüvatoru zorlayabilir ve çifti engelleyebilir. 'Kanatlı' ile çok maceralı 'çüt' deneyimlerimiz oldu geçmişte. 'Kanatlı' söylenerek rahatlayan bir insandı. O kültüvatorların yayları, bıçakları, cıvataları, traktöre monte olmasına yarayan 'depekol'u ve daha bilmem ne aksamları ne gün yüzü görmemiş 'sözler' işitmiştir ondan. Haksız da değildi hani, demir bir ekipman da bu kadar sıkıntı çıkarır mı arkadaş!

Her şeye rağmen, kültüvator Barak Ovası'ndaki çiftçiliğin esas belirleyicisi gibidir. Bakımı, 'çüt'e hazırlanması, ayarının yapılması, toprağa batırılma düzeyi hep önemli konulardır. Şahsen, Barak Ovası'nda bir çiftçinin maharetinin, kültüvator ile yetişkin ve sık antepfıstığı ağaçlarını kendine, traktöre ve ağaçlara zarar vermeden iyi şekilde sürebilmesiyle ölçülmesi gerektiği kanaatindeyim. Gerisi lafı güzaf. Günümüz koşullarında Barak'ta, iyi bir ziraatçı, ağaçlara ve dallarına zarar vermeden, hızlı ve etkin bir şekilde fıstık bahçelerini süren adamdır arkadaş, o kadar!

Hâlihazırda kullanılan kültüvatorumuz...
(Fotoğraf: İlker TİRYAKİ)
'Kanatlı' da çok önem verirdi 'çüt'e. Tuncer Ağabeyimi onun yanında kıymetli yapan şeylerin başında, şoförlük meziyeti iyi olan 'edem'in (abi) antepfıstığı bahçelerini kültüvator ile gayet başarılı şekilde sürebilmesi gelirdi. 'Kanatlı', beygir sabanı ile çift sürmüş eski kuşaktan, emek yoğun yöntemlerin ziraatçısıydı. Yeni yöntem ve aletler hususunda çok meraklıydı, ama bu ekipmanlara uyumda ve bunları kullanabilmeye ayak uydurma konusunda bazen zorlanabiliyordu.

Vefatından bir müddet sonra rüyama girdi 'Kanatlı'. Bir an, dedi ki; "Alper (torunu), acı (söze başlarken bir hitap ifadesidir Barak'ta) 'Hönnüsü'nün depesini iki demir daha sürsün!". Hönnüsü, dedemden kalan ancak 'Kanatlı'yı çok uğraştırmış, bir kısım toprağı 'boz yer' (beyaz toprak) olan ve bazı ağaçları fazla gelişmeyen bir fıstık bahçesinin ailemiz içindeki adıdır. Hönnüsü aslında sert kabuklu bir üzüm adıdır Barak'ta, ama o fıstık bahçesinde eskiden hönnüsü üzüm tiyekleri (bağları) olduğundan fıstıklığın adı öyle kaldı. Demir ise yerel deyimle sürme adedine işaret eder. Antepfıstığı bahçeleri yılda ortalama 7-8 kez sürülür. Her sürme aynı yönde olmaz; bir sefer tarla boyuna sürüldüyse, ikincisinde enine, hatta bazen çaprazlamasına (gırdımına) da sürülür. Bu her bir çift bir demir sürme şeklinde nitelenir. İki demir sürme, genelde bir enlemesine bir de boylamasına anlamına gelmektedir. Sabahına Ağabeyimi aradım ve 'Kanatlı' böyle diyor dedim. "Dün" dedi 'edey' (abi) yutkunarak ve sonra ilave etti sesi titreyerek: "Hönnüsü'yü bir demir sürdüm, sonra tarlanın tepesine doğru şöyle bir baktım, iyi oldu diye içimden geçirmiştim, o malum oldu demek ki!" dedi.

Ya İlker kardeş, işte böyle, 'Kanatlı' sanki hâlâ izliyor bizi...

Hiç yorum yok:

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...